Antalya'nın göbeğinde, Kepez’in Yeni Emek Mahallesi'nde yükselen Çelebi Sultan Mehmed Camii, zamanın dokusunu modern çizgilerle harmanlayan bir destanın ta kendisi. 2018 yılında kapılarını açan bu mabedin minaresi, tarih kokan dokusunu gökyüzüne uzatırken, avizesiz zarafetiyle Antalya'nın eşsiz, Türkiye'nin ise ikinci camisi olma özelliğini taşıyor.
OSMANLI MİMARİSİ
Osmanlı mimarisinin derin izlerini taşıyan bu eser, 14. yüzyılın sonu ile 15. ve 16. yüzyılın kucaklaştığı bir dönemin esintilerini yansıtıyor. Manavgat Taşıyla işlenmiş dış cephe, tarihle dans ederken, içerideki Finike Limra Taşı, dua eden kalplerin huzur bulduğu bir atmosfer yaratıyordu.
Caminin kucağında yaklaşık 5.000 kişinin aynı anda bulduğu huzur, sadece mimari zerafetle değil, aynı zamanda tarihin derinliklerinden gelen detaylarla da besleniyor. Batı avlusunda, Bosna-Hersek Baş Çarşı'sındaki tarihi Bosna Sebili, zamanın ötesinden gelen bir hikayeyi anlatır gibi. Doğu avlusundaki Laleli Camii Şadırvanı ise, İstanbul'un kalbindeki Laleli Camii'nden ilham alarak şekillenmiş, som mermerden özenle inşa edilmiş bir şaheser.
AKDENİZ’İN TURKUAZI
Caminin kubbesini süsleyen duvar freskleri, kalem işi ve hat desenleriyle bezenmiş, 16. ve 17. yüzyıl Osmanlı Sanatı'nın bir yansıması. Akdeniz'in mavisini ve turkuazını içeren desenler, adeta zamanın dokusunu renklendiriyor. Mermerin soyluluğu, çini, çitekari, vitray, hat, gibi süsleme sanatlarının ustalıkla işlendiği detaylarda belli oluyor.
Çelebi Sultan Mehmed Camii, incelikli el işçiliği ve titiz detaylarıyla, Türklerin İslam sanatına kattığı zenginlikleri gözler önüne seriyor. Bu cami, sadece taş ve ahşapla değil, zamanın izlerini taşıyan bir ruhla inşa edilmiş, bir hikayenin içinde kendine yer buluyor. Gökyüzüne uzanan minaresi, sadece dini bir mekan değil, tarihin büyülü bir penceresi, geçmişin hikayelerini günümüze taşıyan bir öykünün yaşayan şahidi. Haber/Erendiz ÖZKURT