GÜNDEM

Barış Atay niye ikinci sırada?

TİP'in Barış Atay'ı Antalya'dan ikinci sırada aday göstermesi siyaseti bir tür esnaflık olarak görenler nezdinde pek anlaşılamamış galiba. 'TİP koskoca Barış Atay'ı bile yedi, vefasızlık, siyaset böyledir işte' yorumları gözüme çarptı bazı mecralarda. Siyasetin ezberleriyle sanki doğruymuş gibi algılanan yanlışlarıyla artık kural haline gelmiş çarpıklıklarıyla düşününce böyle anlaşılıyor işte. Oysa ilkesel duruş ve gerçek siyaset böyle değil. Barış Atay, cezaevindeki Gezi sanığı Can Atalay'ın özgürlüğü için Hatay birinci sırayı bıraktı. Çünkü Hatay, TİP'in en güçlü olduğu şehirlerden biri. Can Atalay cezaevinden seçilerek meclise gelecek. Buna dayanışma deniyor. Sol siyasetin temelinde de bu duygu, bu ilke, bu gönül yatar. Bu bir...

Dayanışmanın ikinci ayağı da Antalya'da yaşandı. Barış Atay, 'Ben birinci sırada olacağım' diyebilirdi. Buna itiraz eden de olmazdı. Bunu istemedi. Mevcut siyaset algısına, alışıldık davranışlara, birbirlerinin üzerinden atlayarak yapılan adaylık yarışlarına ters bir duruş bu. O yüzden birileri anlamakta zorluk çekmiş olabilir. Biz yine de ilkeli siyaseti, sol ve demokrat politikayı, sermayeden, paradan yana değil emekten tarafa duruşu biraz hatırlatalım.

PARTİ EMEĞİNE DUYULAN SAYGI

Kariyerist siyaset örnekleri ilkeli siyaseti öylesine perdelemiş ki normal olan, insani olan, etik olan, demokratik olan örnekler yadırganır hale geldi. Antalya'da TİP'i örgütleyen, TİP bayrağını sallayan, 1 Mayıs'ta parti pankartlarıyla yürüyen, bu noktalara, bu genişliğe taşıyan bir emekçi kitlesi var. Yöneticilerden, üyelerden ve gönüllülerden oluşan bir kitle bu... Hedefi, amacı, derdi, tasası, programı, talepleri olan bu kitle, meclise taşıyacağı isimlere elbette kendisi karar verir. AKP, CHP, MHP gibi partilere bakıp daha doğrusu oradaki liderlerin dudağına dikkat kesilip bütün siyasetlerde de aynı adetlerin var olduğu düşünülüyor. Daha doğrusu siyasetin böyle bir şey olduğu kabul görmüş, kabullenilmiş. Sanki bunun dışında olamazmış gibi bir algı var. Barış Atay TİP'in Antalya örgütlerinin talebine saygı duyarak ikinci sıraya oturdu. Birinci sırada partinin Antalya kurucu il başkanı Yunus Başaran var. Bu kentin dinamikleri, sorunları, gerçekleri ve TİP siyaseti, programı, söylemleri, hedefleri Yunus Başaran'da buluşuyor.

CİDDİ BİR YÖNELİM OLUR

Barış Atay'ın bu emeği hiçe saymaması, sol ve sosyalist siyasetin temel ilkesidir. Aksini yapsaydı yanlış olurdu zaten. Antalya'daki yoldaşlarının hazırladığı, önerdiği listeye saygı göstererek ikinci sırayı istedi. Bu tek başına büyük bir erdem, büyük bir ilkeli duruş örneği... Fakat ikinci bir boyutu daha var bu kararın. Barış Atay'ın Antalya'dan aday gösterilmesi TİP'e büyük bir ivme sağlayacak, oy getirecek. Yani TİP bir milletvekilliğine değil, en az iki vekilliğe oynuyor. Sol seçmene özledikleri siyasetin, emekten, özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden yana duruşun, pratiğin nasıl olacağını göstererek hatırlatarak bir ivme yakalanacak. Solda duran, kitle açısından önemli bir seçenek... Siyasette Pazar akşamı itibarıyla yaşanan liste şoku, aday depremi kalıcı olmaz elbette. Her seçim sürecinde gördük bunları. Birkaç gün, en fazla bir hafta sonra taşlar yerine oturur, insanların yüreği soğur ve parti çalışmalarına katılırlar. Fakat 'artık buraya kadar' diyen bir kitle de çıkacaktır. Öteden beri var olan bir kitledir zaten bu ve aradıklarını, özlediklerini diğer partilerde bulamadıkları için TİP'e dönebilirler. Asıllarına rücu ederler demek daha doğru olur.

YENİ SİYASETİN YENİ AKTÖRLERİ

Antalya'da ezberlerin bozulmasına ihtiyaç var mı? Var... Kabullenilmiş çaresizliğin değişmesine, umudunu yitirmişlerin yeni bir umuda gereksinimi bulunuyor mu? Bulunuyor. Her seçimde aynı ya da birbirine benzer şeyler yapıp bir türlü mutlu olamayan, içi rahat etmeyen, 14 Mayıs'ta da bu çözümsüzlükle karşı karşıya bırakılan seçmen artık başka şeyler duymak, özüne dönmek istiyor mu? İstiyor. Omuz verdiği partiler tarafından daha sonra yüzüne bakılmayan bu seçmenin artık önemsenme zamanı geldi mi? Geldi. Bu dinamik, bu talep, bu bilinç, bu gerçeklik sandığa ne kadar yansıyacak? Çok yansıyacak. Peş peşe yaşadığımız felaketler, pandemi, deprem, ekonomik kriz sandıkta sınandı mı? Sınanmadı… Bu acılar, bu kriz, bu felaketler başka bir seçmen davranışını, iktidara, devlete, hükümete karşı başka bir bakışı yarattı mı? Yarattı. Bu akışı, bu trendi, bu talebi, bu gerçekliği gören siyasetler yeni dönemin aktörleri olacaktır.
Yazan: İdris Özyol