KÜLTÜR - SANAT

Bursa’nın tarih kokan semtleri

Bursa, tarih boyunca birçok uygarlığın merkezi olmuş, kültürlerin buluştuğu ve kaynaştığı eşsiz bir şehir. Şehrin tarihi dokusu, semtlerinde saklı. İşte Bursa’nın tarih kokan semtlerinden bazıları…

Bursa, efsaneler ve hikâyelerle şekillenen bir şehir olarak dikkat çekiyor. Bu efsaneler, şehri var eden insanlar tarafından yaşanan olaylar, gözlemler ve tanıklıklarla oluşturuluyor. Zaman içinde kulaktan kulağa yayılan bu anlatımlar, yıllar geçtikçe efsanelere dönüşüyor. Bazı efsaneler, mucizeleriyle tanınan kahramanları anlatırken, bazıları gizemli denizler, görkemli dağlar ve sırlarla dolu şehirleri konu alıyor. Efsaneler bazen semtlerde de gizleniyor. Yaşanan olaylar, semtlere adını verirken, insanlar da bu yerlerin isimlerini tarihe kazandırıyor. Bursa’da, her köşe başı ve sokak, geçmişten gelen bir hikâyeyi taşıyor. Semtler, Bursa’nın tarihi dokusunu oluşturan olaylar ve kahramanlarla özdeşleşiyor. İşte tarihi dokularıyla öne çıkan o semtler:

ÇEKİRGE                                                                                  
Bursa'nın Çekirge semtinin isminin, 1700'lü yıllarda yaşanan büyük bir çekirge istilasına dayandığı iddia ediliyor. O dönemde Uludağ’dan gelen derelerin kuruması ve Bursa’nın çekirgelerle dolması, şehri olumsuz etkilemişti ancak semtte, geçimini odun satarak sağlayan yaşlı bir adamın evine ve eşyalarına çekirgeler dokunmamıştı. Halk, adamın mübarek bir kişi olduğuna inanarak yardım talep etti. Bir gecede çekirgelerin yok olması, halk arasında büyük bir olay yarattı. Yaşlı adam, bu olaydan sonra rahatsız olup Bursa’yı terk etmeye karar verdi fakat yola çıkacağı gün hayatını kaybetti. Bu olayın ardından bölgeye 'Çekirge Sultan' adı verildi.

ALTIPARMAK
Bursa'nın semtlerinden Altıparmak, adıyla ilgili pek çok rivayete ev sahipliği yapıyor. Bazılarına göre semtin adı, burada yaşayan ve 'Altıparmak' lakabıyla tanınan Abdullah Çelebi Bin Mehmet’in yaptırdığı mescitten geliyor. Diğer bir görüş ise semtin adının, yine aynı lakaba sahip olan ancak adı Yasef olan bir Yahudi'den alındığı yönünde. Ayrıca, Yahudi nüfusunun burada yaşadığı dönemde, muhtarlık yapan kişinin altı parmağı olduğu ve bu yüzden 'Altıparmak' olarak anıldığı da söyleniyor. Sonuç olarak, semt adı ne olursa olsun, bu ismin ardında 'altı parmak' olan bir kişi ya da birilerinin izleri olduğu düşünülüyor.

FOMARA
Osmanlı döneminde ticaret işlerinin bir kısmını gayrimüslimler yürütüyordu. 1800’lü yıllarda, bugünkü Fomara Meydanı'nı kapsayan bölge Bursa sınırlarının biraz dışında kalıyordu. Anlatılanlara göre, bu bölgede ipek ve tekstil ticaretiyle uğraşan İtalyan bir tüccarın işyeri bulunuyormuş ve tüccarın lakabı ise 'Fomara'ymış. O dönemde, nüfusun deprem, savaş gibi çeşitli sebeplerle azaldığı, insanların birbirini tanıdığı bir ortamda, çok tanınan birinin adı, çok sık bulunduğu bir yerin adı haline geliyormuş. Fomara adlı tüccarın yanına gidenler, 'Fomara'ya gidiyorum' veya 'Fomara'nın yanından geliyorum' diyerek semtin adını bir şekilde yüzlerce yıl önce belirlemiş.

ŞEHREKÜSTÜ
Bursa'nın Şehreküstü semti, adı başka şehirlerde de rastlanan ama çoğu zaman geçmişin tozlu sayfalarına karışan bir semt ancak Bursa’daki Şehreküstü, zamanın izlerini taşıyan farklı bir hikâye barındırıyor. Eskiden, şehre en uzak yerleşim alanına "Şehre küstü" denirmiş. Bu semtin hikâyesi ise biraz daha farklı. Bir zamanlar, şehir hayatının koşturmacasından bunalan biri, şehrin tam sınırlarına, neredeyse dışına bir ev yapmış. O kişi, halk arasında “Şehre küstü” olarak anılmaya başlamış. İşte o günden bugüne, Şehreküstü adı bu semtin hikayesiyle birlikte yüzyıllar boyu korunmuş ve bugün Bursa’nın merkezinde yerini almış.
 

GÖLYAZI
Bursa'nın Gölyazı semti, etrafını saran gölü ve girişindeki çınar ağacıyla, her köşesinde bir efsane barındıran bir yer. Gölyazı'nın kuruluşu da bir söylenceye dayanıyor. Efsaneye göre, Mustafakemalpaşa ilçesinin bulunduğu bölgedeki bir kral, kızını istemeyen başka bir kral tarafından talep edilmiş. Baba kral, kızını bu kötü talipten korumak için “Kız Adası”nı inşa ettirip, burada saklamış. Duruma sinirlenen kötü kral, öfkesini Kirmasti Çayı'nın yönünü ovaya doğru çevirerek gösterip, ova sular altında kalmış ve Uluabat Gölü meydana gelmiş. Kralın güzel kızı da bu sulara kapılarak boğulmuş. Baba kral ise kızının bedenini alıp, onu Kız Adası’na gömmüş.

BEŞEVLER
Beşevler semtinin hikâyesi, 1877’deki Osmanlı Rus Savaşı’na kadar uzanıyor. Savaşın ardından, Kafkaslar'dan Bursa'ya büyük bir göç yaşanmış. Semtin efsanesi de bu dönemde yaşanan olaylara dayanıyor. Anlatılanlara göre, Bulgaristan'ın Köstendil Kasabası’ndan gelen Osmanoğlu İbrahim, Yusuf, Veli, Mustafa ve Ömer adındaki beş aile, bölgeye yerleşmiş. Göçmenler, hükümetin haberi olmadan kendi düzenlerini kurup, üç yıl boyunca burada yaşamış. Durumdan haberdar olan yetkililer, olayın valiye bildirilmesiyle birlikte, valinin onayıyla beş aileye burada yaşamaya devam etme izni verilmiş ve bölgeye de 'Beşevler' adı verilmiş.

MİSİ
Heredot'a göre, M.Ö. 2000'lerin sonlarına doğru Trakya'dan Anadolu'ya geçen ve Batı'dan Doğu'ya ilk kez göç eden kavim olarak tarihe geçen Mysialıların kurduğu yerleşim yerlerinden biri Misi. Misi'deki manastırda İncil üzerine derinlemesine araştırmalar yapılmış, İncil’in ruhu üzerine tartışmalar gerçekleştirilmiş ve İncil üç kez yazılmış. Bu bilgilere dayanarak bazı araştırmacılar, Misi'deki bu manastırda İncil’in bir parçasının gömülü olduğuna inanıyor.

ARABAYATAĞI
93 Harbi göçmenlerinin kurduğu Arabayatağı Mahallesi, ismiyle bir hikâye barındırıyor. Eskiden köy olan bu mahallede, İnegöl ve Yenişehir’den gelen arabalar mola verir, bir süre burada dinlenirlermiş. Bu yoğunluğun ardından, çok sayıda arabanın bir arada bulunduğu bu semt, zamanla Arabayatağı olarak anılmaya başlandı. Hem ismini hem de anılarını koruyan bu semt, aslında Bursa’nın en eski otoparkı olarak biliniyor.

MAKSEM
Eski Bursa’nın mahallelerinden biri olan Maksem, adını burada bulunan suyu dağıtma işlevine sahip 'Su Maksemi'nden alıyor. Bu bölge, şehrin en yüksek noktasında yer alırken, buradaki cadde, cami ve meydan da bu isimle anılmaya devam ediyor. Anlatılanlara göre, Uludağ’dan gelen kaynak suları ilk olarak Maksem’de toplanır ve şehrin diğer semtlerine dağıtılırmış.