Eğitim, insanın içinde bulunduğu anı ve geleceği ile ilgili önceden belirlenmiş kurallar doğrultusunda uyum ve üretkenlik için yapılan davranışların geliştirmesidir. Eğitim ile elde edilen bilgi, beceri ve davranışlar insanın kişiliğini geliştirir ve vatandaşlık bilincini arttırır. Eğitim neyi sağlar? Eğitim yolu ile insanlar bilgi beceri ve davranışlarını bulunduğu zamana göre geliştirerek başarılı olabilirler. Bundan dolayıdır ki eğitime yapılan yatırım sürekli artarak devam etmek zorundadır. Eğitime yapılan yatırım, bireye, örgüte ve topluma yapılan yatırımdır. Eğitime yapılan yatırımların artması, insan ya da emek çalışanlarına verilen önemin göstergesidir. Verim alabilmenin önünü açacaktır. Eğitim sistemi Mustafa Kemal Atatürk'ün de söylediği gibi 'Milli ve çağdaş' olmalıdır. Atatürk felsefesi monarşizme karşı cumhuriyetçilik, evrensellik yerine milliyetçilik, imtiyazlı zümreye karşı halkçılık, ümmetçiliğe karşı laiklik, atıl ve tepkisiz çevrelere karşı devrimciliği ön görür. Bu felsefe bir medeniyet devrimi, çağdaş medeniyetleri aşma hareketi, imparatorluktan milli devlete geçişi doğru olarak kabul eden bir Türk aydınlanmasıdır. O, kendi tarihindekilere de benzemeyen köktenci bir modernleşme hareketidir. Batıdakilere de benzemez. Özüne dönük bir eğitim ve öğretim kurgulayarak Türk ulusuna özgü bir düşünce sistemi oluşturmuştur. Çağdaşlık ise... Atatürk'ün eğitim alanındaki görüşleri ve önerileri günümüzde halen geçerliliğini korumaktadır. Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılmasında atılacak adımlardan biri olmalıdır. Bu çalışmada, tarihi araştırma yöntemi kullanılarak, Atatürk'ün eğitim, öğretmenler ve ilköğretim hakkındaki görüşleri doğrultusunda eğitime bakış açısı tespit edilmeye çalışılmıştır. Dünyadaki gelişmeler yakından takip edilerek bu doğrultuda toplumun anında bilgilendirilmesine dönük program hazırlanmalıdır. Örnek bir eğitim sistemi... Her şey öğretmen ile başlar. Öğretmen iyi yetiştirilmiş ise eğitim mükemmeldir. O zaman önce öğretmen yetiştiren kurumlara bir göz atmamız gerekir. Bunun için çok uzaklara gitmeye ve dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Kurtuluş döneminden sonra kuruluş dönemine adını veren Köy Enstitüleri. Bilindiği üzere bir toplumu yüceltmek, yükseltmek ya da bitirmenin temelinde eğitim sistemi ve bunun yetiştirdiği eğitim kadrosu yatar. Ulus kurtuluş savaşından çıkmış yok ve yoksul. Erkek nüfus savaşta azalmış kadın sayısı fazla ekonomi sıfır. Millet perişan. Devleti temsil eden eğitim neferleri. Köy enstitülerinde yetişen bu kara yağız mintanlı aydın insanlar bu gün ki değil ama bu güne gelen getirilen çağdaş laik ve düşünen insanların oluştuğu bu güzelim ülkeyi oluşturdular. 1950'li yıllarda emperyal güçler Türkiye'de eğitim ve uluslaşma alanında yapılan bu reformu o dönemin iktidarı olan Adnan Menderes ile birlikte yok etmek için çalışmalara başladılar. Aydınlanma döneminin yıkılması, eğitim sistemini çökertmenin adımlarını attılar. Bu süreç daha sonra da 12 Eylül 1980 tarihindeki darbe ile çağdaş düşünen insanların önü biraz daha kesildi. Öğretmen yetiştiren kurumlar birer birer yok edildi. Eğitim programı millilikten çıkarıldı. YÖK kurularak bilimsel eğitim yapan üniversiteler yozlaştırılmaya başlandı. Din dersleri ahlak dersleri ile bağdaştırılarak zorunlu hale getirildi. 1996 ile 2002 tarihleri arasında eğitim alanında yapılan bazı yenilikler olsa da 2002 sonunda AKP'nin iktidara gelmesi ile her şey değişmeye başladı. Bu gün içinde bulunduğumuz durumun sorumluları iktidar ve siyasi oluşumlardır. Milli ve çağdaş eğitim yerini hurafelere dayalı eğitim sistemine bırakmış, liyakat ortadan kalkmış, mülakat getirilmiş, bilimsel eğitim yok edilmiş bunun yanında 'parası olan eğitim alsın parasız olan amele kalsın' zihniyeti oluşturularak özelleştirmelerin önü açılmış hatta hızlanması için devlet destekleri arttırılmıştır. Tekrar başa dönerek öğretmen yetiştiren kurumlar düzenlenmeli, köy okullarının tamamı yeniden açılarak öğrenci sayısına bakılmaksızın her köye iki öğretmen atanmalıdır. Çağdaş ve bilimsel eğitime dönülmeli, Felsefe ve psikoloji dersleri zorunlu dersler içerisine alınmalıdır. Atama ve tayinlerde liyakat esas alınmalıdır. Devlet işleyişi ciddi bir şekilde yürütülmelidir. Eğitim İş Sendikası Antalya Şube Başkanı Fatin ILTAR