Röportaj/Güven Güneş
GEÇTİĞİMİZ günlerde açılışı yapılan Derme Çatma Antika Dükkanı sahibi Ilgın Gebecelioğlu Boztepe ile antika eşyalar üzerine röportaj gerçekleştirdik. Ilgın Gebecelioğlu Boztepe ve Eşi Ömer Faruk Boztepe'nin 'eskimeyen eskiler' diye tabir ettikleri Derme Çatma Antika Dükkanı geçmişten günümüze koca bir deniz. Bu deniz öylesine büyük ki, kim olursan ol muhakkak içinde kendine ait bir şeyler bulabileceğin kesin. Dile kolay iki insanın 35 yıllık bir emekle biriktirdikleri antika eşyalar ve bunların fonda olduğu bir kafe. Bazen evinin bir köşesinde oturduğunu hissettirirken bazen ise tarihin içinde bir yolculuğa çıkarıyor. Kahveni ya da çayını yudumlarken kafanı çevirdiğin herhangi bir yerde mutlaka tarih seni bekliyor.
- Derma Çatma'nın hikayesinden bahseder misiniz?
Eşimin merakından yola çıktık diyebiliriz. Bizim bir çiftlik evimiz var. Eşim, çocukluğundan bu yana antikaya karşı olan merakı dolayısıyla uzun yıllar eşya bitiriyor. Bu eşyaların diğer bir özelliği ve bence en değerli yanı ise yaşanmışlıkları olması ve kendine ait olması. Eşimle tanışıp evlendikten sonra birlikte uzun yıllar boyunca hem yurt içi hem de yurtdışında gittiğimiz farklı yerlerde antika eşya almaya başladık. Müzayedeleri takip etmeye başladık. Yaklaşık 35 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Uzun yılların emeği sonucu çok sayıda antika eşyamız oldu. Artık evde koyacak yer kalmadı. Depolara da sığmayınca müze fikri geldi aklımıza. Bu fikirden de vazgeçtik. Biz, 'eskilere' dokunmak ve onların bir köşe de öylece durmasını değil tekrar hayatın içinde olmasını istedik. O nedenle bir kafe açma fikri geldi.
- Konsept olarak neyi amaçladınız?
Kafe'de yalnızca kendi aldığımız antika ürünleri kullandık. Aydınlatma, koltuk, masa, sandalye, kaşığınıza kadar yani kafede gördüğünüz her şeyde bir yaşanmışlık olsun istedik. O havayı hissetmelerini istedik. Bu nedenle müze fikrinden vazgeçip kafe fikrine döndük açıkçası doğru da bir karar verdiğimizi gördük. Bizim istediğimiz antika ve maddi değeri olan ürünleri sergilemekten daha çok bu yaşanmışlığı olan ve çok kıymetli gördüğümüz bu eşyaların yeni sahipleriyle tekrar bir hayat bulabilmesiydi. Bunda da başarılı olduk.
- Başarılı olduk dediniz, bundan bahsedebilir misiniz?
Şöyle ki, bunu yakın zamanda yaşadığım çok güzel bir hikayeyle anlatmak isterim. Kafemize gelen bir çiftimiz vardı. 60'lı yaşlarında bir çift tesadüfen yoldan geçerken kafemizi görüp kahve içmeye geldiler. Oturdukları sandalye ve zigonu çok beğendiklerini söyleyip almak istediklerini söylediler. Kahve içmeye gelmişlerdi. Oturdukları sandalye ve zigonda geçmişlerinde ki o hatıralarla birlikte buradan ayrıldılar. Bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Beni etkileyen ve yaşadığım diğer bir olaysa bir süpürge oldu. Bir süpürgenin insanı ağlatabileceğini söyleseler inanmayabilirdim. Anneannesi ve annesini kaybetmiş bir erkek müşterimiz gelGeçtiğimiz yıl Antalya'da çekimleri yapılan bu sene ise vizyona giren Hollywood filmi Servet Operasyonu'nun dekorlarını temin eden Derme Çatma Antika Dükkanı sahibi Ilgın Gebecelioğlu Boztepe ile antika eşyalar arasında tarihi bir yolculuğa çıktık di. Dükkanı gezerken gözü birden yerde duran süpürgeye takıldı ve gözleri dolup ağlamaya başladı. Çoğu insan için sıradan ve belki de görmezden geleceği bir süpürgenin dahi başka insanlar için anlamlarını bilebilmek imkansız. Yerde duran o süpürge, anneannesinin annesine kızdığında korkutmak için kaldırdığı bir eşya.
SERVET OPERASYONU FİLMİ DEKORLARI DERMA ÇATMA'DAN
- Hollywood yıldızı Jason Statham'ın başrolde oynadığı ve Antalya'da çekilen servet Operasyonu filmi için dekorlar buradan gitmiş, bu konudan bahseder misiniz?
Antalya'da böyle bir film çekilmesi ve bu filme dekor anlamında buradaki eşyalar gitmesi hem şehrimiz hem de bizim için çok değerli ve önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu açıklamak gerekirse öncelikle yukarı da bahsettiğim gibi burada 35 yıllık bir emek söz konusu ve şu anda kafe ve karşıda ki dükkanımızda 1928 tarihli bir kalemden tutundan traktör, motosiklet, bisiklet, kılıç, tüfek, oyuncak, şamdan, ünite yani aklınıza ne geliyorsa her şey var. Şu anda oturduğum bu koltuk benim anneannem ve dedemden kalan bir ürün. Diğer yandan çocukluğumdan kalan ve Konyaaltı Caddesi'nde açık hava film gösterimi için kullandığımız projeksiyon cihazımız da var burada. Çocukken evin içinde ipin bir ucunu bağlayıp oyun oynadığım ünitemize kadar çok geniş yelpaze de eşyaların olmasından dolayı kullanım alanları da oldukça geniş. Filmde kullanılacak olan dekorlar için bize ulaştılar. Gelip ürün beğendiler. Biz de bir TIR dolusu ürünü sete gönderdik. Amaçlarımızdan biri de zaten buydu. Amacımız bu ürünleri yeni nesillere aktarabilmekti ve devamlılığını sağlayabilmekti. Bu şekilde ölümsüzleştirmekte bizleri mutlu etti.
- Bunu yaşatacak ve devam ettirecek sonra ki nesillerin gençler olduğunu söylediniz, ilgileri nasıl?
Kesinlikle çok iyi! Tek düze ve aynı konsept yerlerden, hediyelerden sıkıldıklarını görüyorum. Gençler farklı şeyler arıyor ve istiyor. Ama onlara bunu vermek yerine bir fanusun içine sıkıştırmayı tercih ediyor sistem. Maalesef yaratılan bir algı var. Pahalı hediye ve lüks mekanlarda zaman geçirmekten hoşlanan bir nesil varmış gibi. Böyle olmadığını bizzat buraya gelen gençlerden görebiliyorum. Onlara farklı şeyler sunmadığımız sürece de bu algının yıkılması zor. Yerimiz büyük olmasa da burada onların isteği üzerine doğum günü organizasyonları yapıyoruz. Yalnızca gençlerde değil, altın gününü herkes bilir kadınlar arasında. Kadınların altın günü, antika gününe döndü. ( gülüşmeler ) Kadınlar birbirlerine altın almak yerine burada toplanıp beğendikleri ürünleri birbirlerine alıyorlar. Öyle ki, apartman toplantıları dahi burada yapılır hale geldi. Doğum günü, altın günü, apartman toplantıları dışarıdan baktığınızda birbirinden alakasız gibi görünüyor. Hepsinin ortak noktası hissettikleri ve o hisler. Buradayken kendilerinde buldukları şeyler. Yaşları ve toplanma niyetleri farklı olsa da hepsinin ortak noktada buluştuğu o his, bizim amacımız ve istediğimiz şeydi.
- Bundan sonra sizin için nasıl bir yol var ve yapmak istediğiniz farklı şeylerde var mı?
Burada yakaladığımız bu sinerjiyi devam ettirmek ve katlayarak büyütmek istiyoruz. Dostlar Çiftliği adında bir projemiz var. Havalimanı tarafında yine 'eskimeyen eskiler' eşyalarıyla oluşturacağımız bir çiftlik evi ve insanların gelip yine kendinden bir şeyler bulabileceği ve kahvaltılarını yapabilecekleri bir yer açmayı düşünüyoruz. Kullanacakları her eşyanın yine buradaki gibi bir mazisin olmasını istiyoruz. Tabi bu bir süreç istiyor. Çiftçiliğin yapımıyla ilgili eşimle birlikte çalışmayı da yapıyoruz. Amacımız daha çok insana dokunarak onlarda bir tebessüm yaratabilmek. Eşyalar bir araç, biz bu eşyalar vasıtasıyla insanların ruhlarına dokunmak istiyoruz. İnsanların mutlaka burayı gelip ziyaret etmeleri isterim. Bir şeyler almak zorunda değiller. Eminim onların ruhlarına yüreklerine dokunan şeyleri de bulacaklardır.