KÜLTÜR - SANAT

Hamaxia'nın unutulmuş hikayesi

Gizemli geçmişi ve mistik atmosferiyle çağları aşan bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Alanya'nın 12 kilometre kuzeybatısında, Elikesik Köyü'nün sakin sokaklarında gizlenen antik kent, adeta zamanda bir yolculuğa davet ediyor. Sinekkalesi olarak da bilinen bu eski yerleşim yeri, yüzyıllar boyunca birçok medeniyetin izlerini barındırmış, Strabon'un betimlediği gemi yapımında kullanılan nadide kerestelerin kaynağı olmuş bir efsanenin merkezinde yatıyor

Akdeniz güneşinin sıcak dokunuşuyla aydınlanan Elikesik Köyü, Alanya'nın gizemli sınırlarında saklı bir hazine. İnsanlar arasında sadece bir masal gibi dolaşır, adı ise Sinekkalesi olarak anılır. Ancak bu kahramanlık dolu topraklar taşıdıkları tarihle de gizemini korur.

ANTİK KÖKLER VE STRABON'UN İZLERİ

Antik çağların ünlü coğrafyacısı Strabon, Hamaxia'nın derinliklerinde yatan bir hazineyi keşfetti. Gemi yapımında kullanılan eşsiz kerestenin bu topraklardan çıkarıldığını anlatır. Özellikle sedir ağaçlarının bereketi, bu kentin değerini kat kat arttırırdı. Hatta efsanelere göre, Antonius'un bu bölgeyi sevgilisi Kleopatra'ya hediye ettiği söylenir.

HELENİSTİK DÖNEMDEN BİZANS'A

Hamaxia, Roma Dönemi öncesi bir yerleşim yeri olarak var oldu. Dağların doruklarında, rektogonal taşlardan inşa edilmiş gizemli bir kule, bu kentin kalbinde yükselirdi. Helenistik Dönem'in izleri, antik çeşmeler ve dini yapı kompleksleriyle birleşerek, zamanın derinliklerindeki hikayeyi anlatırdı.

TANRILARIN İZLERİ: HERMES VE SERAPİS

Kentteki yazıtlar, tanrıların izlerini taşıyor hala. Hermes'in sembolü Kaduceus'un işlenmiş olması, onun adına bir tapınak olduğunu ima ediyor. Kentin kuzeyindeki heybetli yapılar, Hermes ve Serapis'in kutsal alanlarını yansıtıyor. Onların adına yapılmış dualar ve onur yazıtları, Hamaxia'nın ruhunu bugüne taşıyor.

BİR ZAMANLARIN KORUYUCULARI

Kent, sadece surlarla değil anıtlarla da korunurdu. Sur duvarları, özellikle kuzey ve batı yönlerinde, geçmişin sessiz tanıklarıydı. Nekropol alanındaki mezar yapıları, yaşamın ve ölümün ritüellerini taşırken, araziye serpiştirilmiş ostotekler, geçmişin anılarına bir kapı aralar gibi dururdu.

Hamaxia, zamanın akışıyla küçük bir topluluğa dönüştü. M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda, Korakesion'a (Alanya'ya) bağlı bir yerleşim olarak varlığını sürdürdü. Ancak zamanın kumları, bu antik kentin yıkılmaz duvarlarını bile aşmıştı. Günümüze ulaşan kalıntılar, Hamaxia'nın unutulmuş hikayesinin izlerini sürdürüyor.