Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Meclisi, sürekli gündemdeki yerini koruyan kadın ve çocuklara yönelik şiddet olaylarına ilişkin bir açıklama yaptı. Kadın Meclisi adına Eğitim-Sen Antalya Şubesi Kadın Sekreteri Özlem Yavuz’un yaptığı açıklamada, “Günlerdir ülkenin her şehrinde sokaklarda, kampüslerde, alanlarda, iş yerlerimizde oldukça meşru tek talebimizi dile getiriyoruz: Yaşam hakkımız korunsun, evlerimizde işyerlerimizde sokaklarda güvende yaşayabilelim yani yaşayalım. Bu ülkede kadınlar ve kız çocuklar sadece kadın oldukları için öldürülmesin, şiddetten azade yaşayabilsin istiyoruz. Siyasal iktidar toplumsal cinsiyete dayalı bir anlayışla hepimizi şiddetten koruma ve yaşam hakkını sağlama yükümlülüğünü yerine getirsin diyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Whatsapp Görsel 2024 10 19 Saat 18.43.53 8B7128D2

‘MAKBUL KADIN OLMAYACAĞIZ’

Kadınlara aile dışında toplumda yer verilmemesinin kabul edilemez olduğu vurgulanan açıklamada, “İktidar, millilik ve yerlilik çerçevesinde dini referanslarla tanımladığı Türkiye Yüzyılı’nda kadınlığa, kendine benzemeyen ve hizmet etmeyenler dışında, onlara göre yerli ve milli olmayanlar  dışında kimseye yaşam hakkı tanımıyor. Kadın demeye dahi korkan iktidar fıtrat tartışmalarını ileri taşıyarak kadının yerine ‘kutsal aile’yi ikame ediyor. Bu ‘makbullüğün’ çerçevesi de anneliği reddetmeme, doğurmak için sezaryeni yöntem seçmeme, iş hayatına katılsa da bakım emeği ve ev-içi yeniden üretim emeğini üstlenmeye rıza göstermek zorunda olduğunun ilamı olan ‘asli görevleri’ni de aksatmamayla tanımlanıyor. Diyoruz ki işte tüm bunlar, yani kadınlara aile dışında bir yer tanımlanmaması ve beraberinde gelen kadını, çocuğu değil aileyi koruma anlayışı, peşi sıra gelen boşanmanın zorlaştırılmasına yönelik düzenlemeler, nafaka hakkı tartışmaları, yine bunlardan bağımsız olmayan cezasızlık politikaları toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor. Bu haliyle halihazırdaki politikaların her biri, tüm kurumsal yapılar kadının varlığına tehdit.    Adalete erişemiyoruz, şiddete uğradığımızda yaptığımız başvurular dikkate alınmıyor.  Erkekler patriyarkanın kendilerine tanıdığı bu ayrıcalıklarla, kadınlara ve çocuklara psikolojik, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddet uygulamayı hak görüyor. Kadınlar yanlış erkeği seçtiği için öldürülmüyor, kadınlar yanlış zamanda yanlış yerde oldukları için öldürülmüyor, eşitlik istedikleri için, boşanmak istedikleri için öldürülüyor. Bazen de sadece eril şiddete muktedir olduğunu test etmek için erkeklik provası yapanlarca öldürülüyor. Erkek şiddet bu kadar açıkken ve kadın cinayetleri ve çocuk istismarı vakaları bu kadar yaygınken asıl sorular sorulmasın, asıl sorun gözlerden uzak tutulsun, asıl sorumlulardan hesap sorulmasın diye de ilgiyi başka yerlere çekmeye çalışan iktidarsa eril şiddete son verme iradesi göstermiyor. İşte tüm bu nedenlerle kadın cinayetleri politik. Bu yüzden toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaşamsal olduğunun altını çiziyoruz. Okullar başta olmak üzere tüm toplumsal yaşamın örgütlenmesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama amacı esas alınmalıdır. Diyoruz ki 6284 Sayılı Kanun kadın mücadelesinin bir kazanımıdır etkin uygulansın. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284’te yaptığınız her değişiklik kadınların, çocukların hayatına mal oluyor oluyor. Öldürülen kadınların hemen hepsi daha önce şikâyette bulunmuş oluyor, 6284’ü uygulasaydınız, kadının beyanı esas alınsaydı bunca kadın ölmeyecekti diyoruz. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi Yaşatır şiarını yükseltiyoruz” denildi.
 

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK