Kırıkkale'nin hikayesi, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, derin kökleri olan bir yerin öyküsü. Antik dönemlerde Kızılırmak Nehri’nin kenarındaki bu verimli topraklarda, Hititler büyük bir uygarlık kurdu. M.Ö. 2000’li yıllarda, topraklarında tarım yapan, şehirlerini büyüten Hititler, zamanla Frigler ve ardından Romalıların etkisi altına girdi. Her biri, bu bölgeyi daha da zenginleştirdi, ticaret yollarının merkezine yerleştirdi. Roma İmparatorluğu bölününce bölge Bizans topraklarında kaldı. Bizans Dönemi'nde bu coğrafya bir strateji merkezi haline geldi. Ancak gerçek değişim, Türklerin Anadolu'ya girişiyle yaşandı. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi sonrasında Selçuklular, bu topraklara adım attı. Tarımın gelişmesiyle birlikte köyler kuruldu, tarlalarda çiftçiler çalıştı. Selçuklular, camiler ve hanlar inşa ederek Kırıkkale’yi süsledi, kültürel bir merkez haline getirdi.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise Kırıkkale, İstanbul ve Anadolu arasındaki ticaretin önemli bir durak noktası oldu. Her köşede rengarenk pazarlar, cıvıl cıvıl sokaklar vardı. Kırıkkale’nin gelişimi, sosyal ve ekonomik yaşamda belirgin bir şekilde kendini gösterdi. Cumhuriyetin ilanından sonra, sanayi yatırımları hızlandı. Bu dönemde kurulan Silah Fabrikası, şehrin ekonomik yapısının temel taşlarından biri haline geldi. Bu şekilde Kırıkkale yeni bir kimlik kazandı. 1944 yılında Ankara’ya bağlı bir ilçe olan Kırıkkale, 1989’da il oldu. Kırıkkale, sadece bir sanayi şehri değil, eğitim ve sağlık alanlarında da ilerlemeler kaydeden bir merkez oldu.
PEKİ, KIRIKKALE İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Şehrin adının kökeni, 3 kilometre kuzeydeki Kırıkköyü ile merkezdeki Kaletepe’nin birleşiminden geliyor. Osmanlı arşivlerinde, bölgenin adı ‘Kırık Kal’a’ olarak geçiyordu. Yüzyıllar boyunca halk, bu ismi benimsedi ve zamanla Kırıkkale olarak anılmaya başlandı.