Ağrı, tarihi boyunca birçok farklı medeniyetin etkisi altında kalmış ve zengin kültürel mirasıyla dikkat çeken bir şehir olarak öne çıkıyor. Şehir, tarihsel olarak çok eski zamanlara dayanan bir geçmişe sahip. Yapılan arkeolojik kazılar, şehrin M.Ö. 3000'li yıllara kadar uzanan yerleşim izlerine sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bu kazılar, Ağrı’nın tarihsel açıdan çok eski bir yerleşim merkezi olduğunu gösteriyor. Ağrı, tarihin erken dönemlerinde Urartuların egemenliğine girdi. M.Ö. 9. yüzyılda bölgeyi hakimiyet altına alan Urartular, Ağrı’da büyük bir imparatorluk kurdu ve bu dönemde su yolları, sulama sistemleri ve kaleler inşa etti. Urartuların, bölgenin savunmasını güçlendirmek amacıyla yaptığı yapılar, bugüne kadar ayakta kalmayı başardı. Urartuların egemenliğinden sonra bölge sırasıyla Pers, Roma ve Bizans İmparatorluklarının yönetimine girdi.
M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender’in imparatorluğu ile bölge Helenistik etkilerle tanıştı ve Yunan kültürü ve gelenekleri burada yayılmaya başladı. Roma İmparatorluğu’nun egemenliğiyle birlikte Ağrı, askeri ve ticari açıdan önemli bir merkez haline geldi. Roma döneminde, bölgeye geleneksel Roma mimarisiyle yapılan yapılar ve yollar da eklendi. Ağrı, Selçuklu İmparatorluğu’nun Anadolu’yu fethetmeye başlamasıyla 11. yüzyılda Selçuklu topraklarına katıldı. Selçuklular, bölgeyi Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli bir durak haline getirdi ve burada birçok dini yapı inşa edildi. Selçukluların izlediği kültürel ve ticari yollar, Ağrı'nın tarihsel gelişiminde önemli bir rol oynadı. Osmanlı İmparatorluğu ise 16. yüzyıldan itibaren bölgeyi yönetmeye başladı ve uzun süre boyunca bu topraklarda egemen oldu. Osmanlılar döneminde Ağrı, özellikle ticaret yolları ve askeri stratejiler açısından büyük bir öneme sahip oldu.
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Ağrı’da köklü değişiklikler yaşandı. 1920'lerdeki Ağrı İsyanı, yerel Kürt aşiretlerinin Cumhuriyet yönetimine karşı gösterdiği tepkilerin bir parçası oldu ancak bu isyan, Cumhuriyet yönetimi tarafından bastırıldı. 1923'te Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Ağrı ve çevresindeki kalkınma projeleri hız kazandı ve şehir hızla modernleşmeye başladı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, bölgede sanayi ve tarım alanlarında önemli atılımlar yaşandı. Günümüzde, Ağrı hem tarihi hem de kültürel mirasıyla dikkat çekerken aynı zamanda doğa turizmi açısından da önemli bir şehir olma yolunda. Ağrı, geçmişten günümüze pek çok medeniyetin izlerini taşıyan bir şehir olarak Türkiye'nin kalkınan illerinden biri olarak gelişimini sürdürüyor.
PEKİ, AĞRI İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Ağrı, tarih boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıyan zengin bir coğrafyaya sahip. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Yavuz Sultan Selim'in önderliğinde Çaldıran Savaşı'nın ardından Osmanlı topraklarına katılan bölge, ‘Şorbulak’ adıyla anılmaya başlandı. Zaman içinde ismi değişen Ağrı, Ermeni nüfusunun etkisiyle ‘Karakilise’ olarak bilinirken Kazım Karabekir Paşa’nın döneminde ‘Karaköse’ adını aldı. Ağrı'nın isim tarihi sadece bu değişikliklerle sınırlı değil. Tevrat’ta, Nuh Tufanı'nın anlatıldığı bölümlerde bahsi geçen Ararat Dağı'nın bu bölgede olduğuna inanılıyor. Bu inanç, Batılılar tarafından bölgenin ‘Ararat’ olarak adlandırılmasına neden oldu. Ağrı, idari açıdan da pek çok değişim yaşadı. İlk olarak 1834’te bucak statüsüne kavuşan şehir, 1869’da ilçe oldu ve 1927’de il merkezi unvanını kazandı. İl merkezi unvanını alırken il sınırları içinde yer alan 5165 metre yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı’ndan ilhamla şehre Ağrı ismi verildi. Bu muazzam dağ, aynı zamanda bölgenin isminin kaynağı oldu.