İç Batı Anadolu'nun kalbinde yer alan bu kent, Hititler döneminden günümüze uzanan bir geçmişe sahip. Her köşesinde geçmişin izleri var ve her taşında bir hikaye barındırıyor. Kütahya Kalesi ve çevresi, bu toprakların ilk yerleşim alanı olarak öne çıkıyor. Germiyanoğulları döneminde de kullanılan şehirde yapılan kazılarda Roma'nın gizemli mezarlıkları ortaya çıktı ama daha da ilginç olanı, Frigler dönemine dair izlerdi. Kütahya'nın tarihi, Hititler, Frigler, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi çeşitli dönemlere yayılırken her döneme ait kalıntılar ve izler, şehrin tarihsel zenginliğini artırıyor ancak bu süreçler hakkında kesin tarihlerin olmaması, Kütahya'yı ‘sırlar kenti’ olarak nitelendiriyor.
Geçmişinde, Kütahya, Hititler'in etkisi altında kaldı ardından Frigler'in bereketli toprakları haline geldi. M.Ö. VIII. yüzyılda, Frigler devlet olarak varlık gösterirken bu topraklarda tarım ve hayvancılıkla uğraşarak kendi kültürlerini oluşturdu. Zamanla Kimmerler ve Lidyalılar gibi başka kavimler de bu topraklarda hüküm sürdü. Roma dönemine gelindiğinde, Kütahya, küçük ama etkili şehir devletlerine ev sahipliği yaptı. Aizanoi, o zamanlar bu bölgenin en büyük şehriydi. İhtişamlı tapınakları ve borsa binasıyla ticaretin kalbi haline gelmişti. Sonra Bizans dönemi başladı. Kütahya, önemli bir piskoposluk merkezi oldu ve bu süreçte kaleleriyle korunaklı bir kent haline geldi ancak bu dönem, Selçukluların akınlarıyla sarsıldı. Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1078'de Kütahya'ya akınlar düzenleyerek bu toprakları ele geçirdi.
Osmanlı döneminde Germiyaoğulları’nın başkenti olan Kütahya, 1429'da Germiyanoğlu II. Yakup'un vasiyeti ile Osmanlı himayesindeki bir sancak haline geldi. 1451'de Anadolu Beylerbeyliği'nin merkezi olan Kütahya'da Kanuni'nin oğulları Şehzade Bayezid (1542-1558) ve (Sultan II.) Selim (1558-1566) valilik yaptı. Şehir, çini sanatıyla tanınmaya başladı ve bu sanat, Kütahya'nın adını tüm dünyaya duyurdu. Zamanla Kütahya, Osmanlı'nın gözdesi haline geldi. Cumhuriyetin kuruluş mücadelesinde de Kütahya, önemli bir sahne oldu. Milli Mücadele döneminde, Kütahya, Kuva-i Milliye hareketinin merkezlerinden biri olarak kahramanlık hikayelerine ev sahipliği yaptı. Bugün Kütahya, tarihi ve doğal güzellikleriyle dolup taşıyor. Her sokak, her taş, geçmişin hikayesini fısıldıyor. Kütahya, sadece bir şehir değil tarih boyunca birçok hikaye ve efsaneye ev sahipliği yapan, kültürel bir hazine.
PEKİ, KÜTAHYA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Şehrin ismine dair anlatılan bir efsaneye göre, bir zamanlar, uzak bir köyde dul bir kadın yaşarmış. Bu kadın, geçimini çanak çömlek yaparak sağlarmış. Yaptığı çanaklar ve çömlekler, hem sağlam hem de oldukça güzel olurmuş. Bu yüzden, herkes onun eserlerini beğenip alırmış. Diğer çanak çömlekçiler ise bu kadın yüzünden zor durumda kalır, ürünleri alıcı bulamaz hale gelirlermiş. Bunu gören çanak çömlekçiler, kadının çanak ve çömleklerinin sırrını merak eder, ‘Bu kadını izleyip nereden toprak aldığını öğrenelim, biz de oradan toprak alalım’ derlermiş. Kararlarını alarak kadını gizlice takip etmeye başlamışlar. Bir gün, kadının Kütahya’nın bulunduğu yerlerdeki küçücük bir tepeden toprak aldığını görmüşler. Bu keşiften sonra, tüm çanak çömlekçiler oradan toprak almaya başlamış. Böylece çanak çömlekçilik hızla gelişmiş ve bölgede bir kent kurulmuş. Bu kente seramik kenti anlamına gelen ‘Seramorum’ adını vermişler. Zamanla, kentin adı ‘Kotiyom’ olarak değişmiş, nihayetinde de ‘Kütahya’ halini almış.
Efsaneleri kenara bırakıp tarihe baktığımızda, Kütahya'nın antik dönemdeki adı ‘Kotiaeion’ olup bu ismin antik kaynaklara ve yazıtlara dayandığı görülüyor. Ünlü coğrafyacı Strabon, bu ismin ‘Kotys'in Kenti’ anlamına geldiğini belirtiyor. Kotys, Trakya'da yaşayan Odrisler'in bir komutanı ve Romalılar tarafından M.S. 38'de Anadolu'ya gönderildi. Kütahya Müzesi'nde bulunan bir sikke üzerinde ise bu ad ‘Koti’ şeklinde geçiyor. Zamanla, bu eski isim Türkler tarafından Kütahya olarak değiştirilip günümüzdeki halini aldı. Bu tarihsel bağlar, Kütahya'nın köklü geçmişini ve kültürel mirasını yansıtan önemli bir parçayı oluşturuyor. Bu bilgiler, kentin tarihi ve coğrafi önemini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor ve Kütahya'nın antik çağlardan beri süregelen bu zengin geçmişi, günümüzdeki kültürel dokusunu da şekillendiriyor.