ANTALYA Ekspres Gazetesi'nden Güven Güneş'in haberine göre, İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında Türkiye’nin en önemli yasal adımlarından biri olması beklenen İklim Kanunu Taslağı, kamuoyunun ve meslek örgütlerinin yakın takibinde. Çevre Mühendisleri Odası Şubesi, taslak metni teknik ve sosyal yönleriyle mercek altına alarak hem eksik yönlerini hem de iyileştirme önerilerinde bulundu.
GELİRLER NASIL KULLANILACAK?
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, 2024 yılı sonunda TBMM’ye sunulması planlanan İklim Kanunu Taslağı ile ilgili kapsamlı bir değerlendirme yaparak kamuoyunu bilgilendirdi. Açıklamada, taslağın bazı olumlu yönlerine dikkat çekilirken özellikle katılımcılık, şeffaflık ve adil geçiş konularında ciddi eksiklikler bulunduğu ifade edildi. Ayrıca, taslağın fosil yakıtların kullanımının azaltılmasına dair net bir hedef içermemesi ve emisyon ticaretinden elde edilecek gelirlerin nasıl kullanılacağının belirsiz olması da eleştirilen noktalar arasında yer aldığı açıklamada, “ İklim Kanunu Taslağı, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele için önemli bir adım atmayı hedefleyen bir düzenlemedir. Taslağın amacı, sera gazı salımını azaltmak, yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmek, çevrenin korunmasını sağlamak ve iklim değişikliğine uyumu desteklemektir. Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır karbon hedefi doğrultusunda, bu yasa taslağı, Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi uluslararası anlaşmalarla uyumlu bir yaklaşım sergilemektedir. Yeni Yapılar ve Uygulamalar: Taslak, bazı önemli düzenlemeler ve yapılar öneriyor. Bunlar arasında İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları, İklim Değişikliği Başkanlığı, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve Karbon Piyasası gibi mekanizmalar yer almaktadır. Ayrıca, temiz enerji yatırımları için finansman desteklerinin sağlanması ve bazı ceza uygulamalarının devreye girmesi de taslakta öngörülmektedir. Eleştiriler ve Geliştirilmesi Gereken Noktalar: Ancak, bu taslakla ilgili bazı önemli eleştiriler de bulunmaktadır. Sivil toplum kuruluşları, bu sürecin yeterince şeffaf bir şekilde yürütülmediğini ve ilgili paydaşların görüşlerinin dikkate alınmadığını ifade etmektedir. Ayrıca, fosil yakıtların azaltılmasına dair net bir hedefin bulunmaması ve sera gazı salınımının azaltılması için somut bir yol haritasının olmaması büyük bir eksikliktir. Emisyon Ticaret Sistemi’nden elde edilecek gelirlerin nasıl kullanılacağı konusunda da adil bir planın olmaması dikkat çekici bir diğer noktadır” ifadelerine yer verildi.
BİLİMSEL TEMELLERE DAYANARAK İLERLEMESİ GEREKİR
“İklim değişikliğiyle mücadelede, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında maliyetin nasıl paylaşılacağı büyük bir sorun teşkil etmektedir” denilen açıklamada, “Yeşil ekonomi gibi çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesi önemlidir, ancak bu teknolojiler genellikle pahalı olup, gelişmekte olan ülkeler için erişilmesi güçtür. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerden maddi ve teknolojik destek alınması gerekmektedir. Aksi halde, gelişmekte olan ülkeler, çevreyi kirleten ülkeler tarafından yaratılan çevresel ve ekonomik yükleri taşımak zorunda kalacaktır. Bu bağlamda, adil geçiş kavramı önem kazanmaktadır. Hem bireysel hem de kurumsal ölçekte, sera gazı salınımı için sınırların belirlenmesi ve emisyon ticaret sistemlerinin adil bir şekilde işlemesi gerekmektedir. Çevreyi korumaya yönelik politikaların, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki mevcut sosyo-ekonomik yapıyı zorlayabileceği unutulmamalıdır. Özellikle tarım ve hayvancılık gibi geleneksel sektörler, bu ülkelerin ekonomilerinin temelini oluşturmaktadır. Bu sektörlerin yeşil dönüşümden doğrudan etkilenmesi söz konusu olabilir, bu yüzden geçiş sürecinin dikkatli ve adil bir şekilde planlanması gerekmektedir. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak, iklim değişikliğiyle mücadele için atılacak her adımın önemli olduğunun bilincindeyiz. Ancak bu adımların, her ülkenin ekonomik koşulları, sosyo-ekonomik yapısı ve çevresel etkileri dikkate alınarak, adil bir şekilde ve katılımcı bir anlayışla atılması gerektiğini vurgulamak isteriz. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için, yeşil dönüşümde küresel ölçekte adaletli bir sorumluluk paylaşımı şarttır. İklim değişikliğiyle mücadelede, sadece çevreyi korumak değil, aynı zamanda bu mücadelede ekonomik ve sosyal adaleti de gözetmek büyük bir öneme sahiptir. Çevre mühendisleri olarak, bu sürecin şeffaf, katılımcı ve bilimsel temellere dayanarak ilerlemesi için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi.