28 Ağustos 1958 yılında Ankara'da dünyaya gelen Ferudun Mete, çocukluk yıllarında hem müziğe hem de futbola ilgi duymasına karşın 15 yaşından sonra tamamen müziğe yöneldi. O dönemde arkadaşlarıyla birlikte 'Grup Lokomotif'i kuran Mete, İstanbul'da 23 yıl boyunca çok önemli isimlerin arkasında sahneye çıkar. 1987 yılında kariyerinin zirvesine ulaşarak Seyyar Taner ile birlikte ülkemizi Eurovision'da temsil eden Mete'nin yolu bir süre sonra Antalya'ya düştü. Burada zihinsel engelli çocuklara müzik eğitimi vermeye başlamasıyla birlikte kendini bambaşka bir hayatın içerisinde bulan Mete, o günden sonra bir yeni bir hayata 'merhaba' dedi. O günden sonraki hayatını kendi tabiriyle 'meleklerine' adayan ve bugün Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı (ZİÇEV)'in Antalya Şubesi'nde müzik eğitmenliği yapan Ferudun Mete ile hayatını, müziği ve zihinsel engelli çocukların yaşamını konuştuk.

'GÖZLERİMİ MÜZİKLE AÇTIM'

Küçük yaşlardan itibaren müziğin içinde olduğunu söyleyen Mete, 'Abimden esinlenerek müziğe yöneldim. Bu durum böyle 5 yıl kadar sürdü. Daha sonra askerlik zamanım geldi. Arkadaşlarımla o dönem kurmuş olduğumuz 'Grup Lokomotif' adlı müzik grubumuz ile Ankara'da aynı anda, aynı koğuşta askerlik yaptık. Bu olanağı bize dönemin komutanlarından Nurtettin Ersin sağladı. Ankara'da askerliğimi yaparken koğuş arkadaşlarım Kemal Sunal ve Burhan Çaçan gibi önemli isimler oldu. Askerlik bittikten sonra 'Grup Lokomotif' adıyla müzik hayatımıza İstanbul'da devam etmeye karar verdik. 23 yıl İstanbul'da Zerrin Özer, Sertap Erener, Sezen Aksu, Aşkın Nur Yengi gibi önemli insanların ardında çalma fırsatı buduk. 1987 yılında Seyyar Taner ile birlikte ülkemizi Eurovision'da temsil ettik. Bu benim için en önemli gurur kaynağı oldu. Hayat devam ederken bu arada ben iki defa evlendim. Bir oğlum, bir kızım oldu. İkisi de şu anda medya sektöründe çalışıyor'

MÜZİĞE KISA BİR ARA

İstanbul ve müzik sektörünün bir süre sonra kendisini yorduğunu farkettiğini anlatan Mete, sözlerine şöyle devam ediyor: '2008 yılında Muğla'nın Ortaca ilçesine yerleştim. Burada müzikten uzak yaklaşık 2 yıl geçirdim. Orada çiftçilik yapmaya başladım. Kimseye müzisyen olduğumu söylemedim. Bir gün yolda yürürken biri beni çevirdi. Konserlerimden birini dinlemiş. Hemen beni tanıdı. Ortaca'yahakim olarak atanmış. Benden çocuğuna ders vermemi isteyince kıramadım. Derslere başlayınca müziğe geri döndüm. Bir süre sonra Antalya'dan teklif geldi. Biraz düşündükten sonra kabul ettim. Grup Lokomotif'i tekrar Antalya'da topladım. Kısa bir süre yine beraber çalıştık ve sonra yeniden dağıldık.'

YAŞAM AKADEMİ DERNEĞİ

Antalya'ya yerleştikten sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin Döşemealtı'nda açtığı Özel Eğitim Merkezi'nde zihinsel engelli çocuklara 2011-2012 yılları arasında 7 ay boyunca müzik eğitimi veren Mete, bir süre sonra buradaki eğitmenlerle anlaşamayıp ayrılma kararı aldı. Mete, ayrılık sürecini şöyle anlatıyor: 'Çocuklara yapılanları içime sindiremedim. Daire başkanları ile tartıştım. Çünkü çocuklara gereken değeri göstermiyorlardı. Oradaki çocukları çok sevmeme rağmen o kurumdan ayrılmak zorunda kaldım. Ama çocuklar ile bağımız hiç kopmadı. Devamlı beni arıyorlardı. Bende bu ilgiye kayıtsız kalamadım ve çocuklar ile evde çalışmaya başladık. Çocukları kendi evime götürüyordum. Bende çalışıyorduk ve tekrar evlerine bırakıyordum. Çocuklara verdiğim ritim derslerinin rehabilite eğitimi olduğunu yaptığım araştırmalarda anladım. Aslında bilmeden çocuklar için çok faydalı bir şey yapıyormuşum. Bunu öğrendikten sonra müziğe daha fazla ağırlık vermeye başladık. Bu durum yaklaşık 6 ay kadar sürdü. Ancak kurumsal bir kimliğe bürünmemiz gerektiğini düşündük. O yüzden Kaleiçi'nde bir daire kiralayıp bir dernek kurduk. Adını da Yaşam Akademi Derneği koyduk.'

'YORULDUĞUM İÇİN BIRAKTIM'

Yaşam Akademi Derneği'ni kurduktan sonra şehirde farkındalık yaratmak için çalışmalar yaptıklarını söyleyen Mete, 'Bu doğrultuda valilikle, belediyeyle ve üniversiteyle bazı çalışmalarımız oldu. Dernek içerisinde Lokomotif Band adında bir müzik grubu kurduk. Daha kurumsal olduk diyebiliriz. Antalya'da konserler vermeye başladık. Derneği önemli bir noktaya da getirdik. Yapmış olduğumuz projeler sonrası insanlar bizleri tanımaya ve destek olmaya başladılar. Sayımız da her geçen gün artıyordu. Evlere hapsolmuş çocuklarımız, yapmış olduğumuz etkinliklerde yeniden hayata tutunuyorlardı. Bu onlar için son derece önemli bir adımdı. Onları öyle gördükçe bende çok mutlu oluyordum. Ancak bir süre sonra yorulduğumu ve işleri yürütemez hale geldiğimi farkettim. Sürekli bizimle birlikte olan ailelerden oluşan yeni bir yönetim kurulu kurduk ve görevi onlara devrederek huzurlu bir şekilde ayrıldım' dedi.

'ONLARIN PAMUK DEDESİYİM'

Yaşam Akademi Derneği'nden ayrıldıktan sonra kendi tabiriyle meleklerinden bir türlü kopamayan Mete, bugün ZİÇEV Antalya Şubesi'nde ritim dersleri veriyor. Mete, konuyla ilgili şunları söylüyor: 'Yaşam Akademi Derneği'nde birlikte çalıştığımız tıpkı benim gibi zihinsel engelli çocuklarımız için canını vermeye hazır Şube Müdürümüz Şelale Öncül'ün teklifiyle ZİÇEV'de çalışmaya başladık. Daha öncesinde de burada çocuklarla biraraya geliyorduk zaten. Açıkcası eskisi kadar yoğun değilim ama hala onlarla birlikte olmaktan mutlu oluyorum. Meleklerimle birlikte olmak beni mutlu ediyor. Onlar benim meleklerim ben onların pamuk dedesiyim. Bir şekilde kaynaşıp gidiyoruz.'

'REKOR GİRİŞİMİMİZ OLACAK'

ZİÇEV ile birlikte yeni projeler üreterek zihinsel engelli çocuklarımızı hayata kazandırmanın çeşitli yollarını aradıklarını söyleyen Mete, 'Şimdi büyük bir projemiz var. 150 zihinsel engelli çocuğumuz ile birlikte 150 sağlıklı çocuğu bir araya getirip konser vermek istiyoruz. Bunun Guinness'e başvuracağız. Daha önce böyle bir çalışma yapılmamış. Rekor denemesi olacak ve şayet hayata geçirebilirsek bu sayede daha fazla insana ulaşabileceğiz. Konser hazırlığı için Gençlik Spor İl Müdürümüz bize gerekli desteği verdi ve salonu temin etti. Gerekli girişimleri de yaptık. Guinness'den olumlu cevap aldığımızda harekete geçeceğiz' dedi.

'BAKIŞ AÇISI DEĞİŞTİ'

Türkiye'de son yıllarda yapılan çalışmalar sonrasında engelli bireylere bakış açısının değiştiğini söyleyen Mete, sözlerine şöyle son veriyor: 'Devlet, engelliler için birçok proje geliştiriyor, destekler veriyor. Benim tek isteğim hem devletin hem de insanların bu çocuklara sahip çıkması. Ben, şu ana kadar sayısız gönüllüyle tanıştım. Fakat hepsi belli bir süreden sonra bırakıp gittiler. Bu iş sabır ve sevgi işidir. Eğer bunları yaparsak çocukların gelişimine katkı sağlarız. İnsanlarımız eskiye göre artık daha bilinçli. Onlara sevgiyle yaklaştıklarında ne kadar zararsız olduklarını anlayacaklardır, temiz kalplerinin olduğunu göreceklerdir. Her ne olursa olsun ben şuna inanıyorum ve çocuklarıma da elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. Bir gün elbet güzel günler göreceğiz, güneşli günler.'

Abdullah ÖZKAN