Size bayram armağanı olarak güzel bir hikaye veriyorum. Gözleri ile değil kulaklarıyla gören ama kalbiyle dinleyenlerin hikayesidir bu.

Gözleri görmese de, yaşama dair her şeyi bilen bir kör adam kızkardeşi ile birlikte yaşıyormuş. 'Sen körsün, her şeyi nasıl biliyorsun?' diye soranlara 'Ben, kulaklarımla görürüm' dermiş. Bir kuş avcısı, bu kör adamın kızkardeşine aşık olmuş. Evlenmiş, kör adam da yanlarında beraber yaşamaya başlamışlar. Avcı her sabah kuş yakalamaya gidermiş.
Kör adam ona, 'Lütfen beni de yarın avlanmaya götür' dermiş. Kör adam, aynı soruyu, her akşam bıkmadan usanmadan sorar ve her seferinde de aynı cevabı alırmış: 'Olmaz!'

Bir akşam, yemekten sonra avcı, kör adama dönmüş, 'Tamam, yarın beraber avlanmaya gidiyoruz' demiş.

Kör adamı da elinden tutup, ormanın içinde yürümeye başlamışlar. Saatlerce yürümüşler. Birdenbire kör adam durmuş ve avcıya seslenmiş: 'Dikkat et, şu çalıların arkasında bir aslan var. Telaşlanma, karnı tok ve uyuyor. Bize bir zarar vermez'.
Avcı ürkmüş, korkmuş;

- Nasıl bildin orada bir aslanın olduğunu?

- Çünkü ben, kulaklarımla görürüm

Biraz daha devam ettikten sonra kör adam yine avcıyı dürtmüş:

-Yakında bir yerde çok büyük bir fil var. Ama merak etme, şimdi o bir su birikintisinin içinde ve bize zarar vermeyecektir.

Gerçekten de biraz ileride, hortumuyla çektiği suyu, sırtının üstüne fışkırtarak serinleyen dev fili görmüşler. Tehlike geçince, avcı kör adama yine hayretle sormuş:

- Nasıl fark ettin o kadar uzaktan bu filin orada olduğunu?

- Ben kulaklarımla görürüm, demiş kör adam.

Kuş kapanlarını kurmuşlar. Ormanda gecelemişler. Sabah olunca da erkenden uyanmışlar.

Avcı, yolu kaybetmemesi için yine kör adamın elini tutmak istemiş. Ama kör adam, artık yolu bildiğini ve buna gerek olmadığını söylemiş. Hatta kör adam, avcının önüne düşmüş ve yol boyunca ayağı ne bir taşa takılmış ne de bir diken batmış. Yolu hiç hatasız yürümüş. En nihayet kapanları kurdukları yere varmışlar.

Avcı bakar bakmaz, kendi kurduğu kapanda gri, hiç özelliği olmayan bir kuş, kör adamın kapanında ise şahane parlak tüylere sahip bir kuşun olduğunu görmüş; 'Birer kuş yakalamışız. Sen otur, ben kuşları kapanlardan çıkarayım' demiş.

Kuşları kapanlardan çıkarmış. 'Kör bir adam, hangi kuşun, kendi tuttuğu kuş olduğunu nereden bilecek' diye düşünmüş ve gri renkte, küçük kuşun olduğu torbayı kör adamın sırtındaki sepete koymuş ve rengarenk güzel kuşun olduğu torbayı da kendisi almış.
Köye geri dönmek için yola koyulduklarında, avcı kör adama sormuş:

- Sen madem bu kadar akıllısın, kulaklarınla görüyorsun; öyleyse şu zor soruma cevap verebilirsin: Neden bu dünyada bu kadar öfke, nefret ve kötülük var?

Kör adam gülmüş:

- Çünkü bu dünyada kötü niyetli, başkasının hakkına el uzatan senin gibi çok insan var.

Avcı çok utanmış. Adamın arkasındaki sepetten gri kuşu alıp, yerine rengarenk ve güzel kuşun olduğu torbayı koymuş. Avcı, kör adamı sınamak üzere bir soru daha sormuş;

- Peki bu dünyada dürüst insan yok mudur?
Kör adam:

- Var tabii, bu dünyada senin gibi hatalarından ders çıkartan, etrafına zarar vermekten vazgeçen ve verdiği zararı telafi eden...

Avcı, çok şaşırmış. O günden sonra, her kim kör adama danışıp da, onun benzersiz doğrulukta cevapları karşısında şaşkınlıkla, 'Hey kör adam, nasıl oluyor da hayatta her şeyin en doğrusunu sen biliyorsun? Senin gözlerin görmüyor ki!' dediğinde, avcı, sevgiyle kör adamın omzuna kolunu atar ve onun yerine cevap verirmiş:

- Çünkü o, hayatı kulaklarıyla görür ama kalbiyle dinler!

Mutlu bayramlar dilerim...