Evet gözümüzle görmediğimiz bir tehlike ile karşı karşıyayız.
Bu virüs sadece sağlığımızı değil psikolojimizi de tehdit ediyor.
Hepimiz gergin ve endişeliyiz.
Ama neredeyse düşmanı her yönüyle artık iyi tanıyoruz.
Peki neden bu kadar korkuyoruz o zaman?
Çünkü tehlike zannettiğimizden çok büyük.
Yalnız ülkemizde değil tüm dünyada yaşananları gördüğümüz için bu tehlikenin büyüklüğünün farkındayız.
Herkes konuşuyor. Ben de 'evinizde kalın, kelle paça için, sarımsaklı sirkeli su yapın' demeyeceğim. Benim dikkatleri çekmek istediğim konu başka.
Bu virüs yüzleşmekten kaçındığımız tüm sorunların meşguliyetimiz içinde nasıl kaybolduğunu tüm dünyaya gösterdi ve hepimiz asıl önemli olan şeyin yaşam olduğunu gördük. Süreci sevgiyle ve toplum desteğiyle nasıl kucaklaşarak aşacağımızı, hepimizin nasıl da birbirine bağlı olduğunu gördük.
Belki de hepimiz bu günlerde hem bireysel hem toplumsal olarak hayatı yeniden değerlendirme fırsatı bulduk. Bu sabır sürecini hepimizin birbirini hırpaladığı, kavgaya dönüştürdüğü bir durumdan bir empati çağına doğru çıkarmamız gerekiyor. Zaten tüm aklı başındaki insanlar da bunu söylüyor.
Karşılıklı birbirimizi düşünmeyi öğretti bu süreç bize.
Artık dünyadaki insanların birbirini yediği iklimden uzaklaşmayı, karşılıklı olarak birbirimizi düşündüğümüz zaman kurtuluşa daha da yaklaşacağımızı öğrendik.
Empatiyi, karşılıklı cömertliği öğrendik, büyüklerimizi küçüklerimizi kollamayı. Bizim için kahramanca mücadele edenleri alkışlamayı öğrendik.
Hala böyle bir durumda dahi siyası düşmanlıklarını kusan zavallıları kastetmiyorum, onları bir kenara bırakıyorum.
İşte bu zamanlar insanlığın zorlukla sınandığı, sevginin, bağlılıkların kuvvetlendiği, perçinlendiği zamanlardır.
Bu zor zamanları birbirimizle dayanışma, yardımlaşma ile aşacağız. Geriye çok güzel insanlık hikayeleri kalacak. Umudumuzu hiçbir zaman yitirmeyeceğiz.
Biz bilinçli ve vicdanlı yurttaşlar olarak dayanışmanın, toplumu birbirine daha da kenetleyen güçlü bir olgu olduğunun bilinciyle hareket ettik ve etmeliyiz.
Ünlü psikiyatrist Kemal Sayar'ın bu günlerde söylediği bir söz çok hoşuma gitti, 'Buradan yepyeni bir ahlak filizlendirmeliyiz.'
Şu kötü senaryoları bir kenara bırakalım.
Sosyal ortamları kullanan herkes, kullandığı dil ve paylaşımlarda dikkatli olmalı. Felaket senaryoları, yoğun bakımlarda yaşanan dramlar başta çocuklarımız olmak üzere hepimizi örseliyor. Bu yaratılan durum ömür boyu sürecek ruh sağlığı desteklerine yol açmamalı.
Eve kapanmanız yetmiyor, tamam dış dünyaya kendinizi kapatmayın, etrafınızda neler olup bitiyor öğrenin ama ihanet içerisindekilere dikkat edin. İyi ile kötüyü ayırt edin
Tabii ki gerçekleri bilme hakkınız var. Ama lütfen bunu resmi ağızlara ve gazetecilere bırakın. Yalan haberlerin peşine takılıp gitmeyin.
Bir taraftan endişe ve korku ile yaşamaya çalışırken öte taratan her şeyi, herkesi gözlemliyoruz. İktidarı, muhalefeti, yaşadıkları şehirlerin başkanlarını, yöneticilerini... Yaşamın şakası yok. İnsanoğlu bu gün bunu anladı.
Yarın hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bu fırtına geçtikten sonra hiç kimse hiçbir şeyi unutmayacak.
Fırtınadan çıktıktan sonra aynı insan olmayacağız.
İleriye dönük siyasi hesap yapanlar bence hedefledikleri yolun üzerinde önce insanın hesabını iyi yapsınlar. Bu onlar için de iyi bir fırsat.