Amasya, binlerce yıl öncesinden Hititler’in izlerini taşıyor ama tam olarak ilk yerleşimin ne zaman kurulduğu bilinmiyor. Zaman içinde, birçok medeniyet Amasya'nın bereketli topraklarına yerleşti. Selçuklular, Romalılar, Bizanslılar... Hepsi, bu şehirde izler bıraktılar. Şehir, M.Ö 281’de Pontus Krallığı'nın başkenti oldu. O yıllarda Amasya, bölgesinin en önemli merkezlerinden biriydi. Roma, M.Ö 70'te şehri fethedip topraklarına kattı. Roma İmparatorluğu bölününce Amasya Bizans’ın egemenliğine geçti. Amasya, bir yüzyıldan daha kısa bir süre sonra Araplar tarafından ele geçirildi. Ne var ki Araplar uzun süre burada kalamadı ve Amasya yeniden Bizans’a katıldı. Sonra, bir başka dönüm noktası geldi. 1071'de, Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı. Amasya da bu akıma katıldı ve ilk olarak Artuk Bey'in yönetimine girdi. Hemen ardından Danişmend Gazi’nin hükümranlığına geçti. 1080’de yeni kurulan Danişmendliler Beyliği’nin topraklarında yer aldı. Daha sonrasında Amasya, Selçukluların güçlü ellerine geçti. Anadolu Selçuklu Devleti'nin topraklarına katıldığı yıllarda şehir pek çok olayla şekillendi.
1240’larda, Selçuklular için zor günler başladı. Babai Ayaklanması sırasında isyancılar Amasya’yı ele geçirip şehri yönetmeye başladı fakat Selçuklu kuvvetleri şehri geri aldı, ayaklanmanın liderlerinden Baba İshak ise Amasya Kalesi’nde idam edildi. Zayıflayan Selçuklular, kısa bir süre sonra Moğolların yönetimine girdi. Bu dönemde, Amasya şehri bir kez daha farklı güçlerin arasında kaldı. Amasya, 14. yüzyılda Osmanlı'nın gözbebeği haline geldi. Emîr Hacı Şadgeldi'nin ardından şehir Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı ve burada Osmanlı şehzadeleri büyümeye başladı. 1393’te, Amasya Osmanlı topraklarına dahil olduğunda, yönetim Şehzade Çelebi Mehmed’e verildi. Çelebi Mehmed, 1402’deki Ankara Savaşı’nda kardeşleriyle büyük bir mücadeleye girişti. Fetret Devri’nin izlerini Amasya’nın taşları, yüzyıllar boyunca sakladı. Osmanlı İmparatorluğu zamanla büyüdü ve Amasya hep önemli bir şehir olmaya devam etti. I. Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim gibi pek çok padişah, burada şehzade olarak büyüdü.
PEKİ, AMASYA İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Hititler döneminde bu topraklarda 'Hakmiş' adıyla bilinen bir şehir vardı. Bu isim, Persler Amasya’yı fethedene kadar kullanıldı. Şehir M.Ö. 2. yüzyılda Amasseia adıyla anılmaya başlandı. Bu isim, o dönemin paralarının üzerine de kazındı. Antik coğrafyacı Strabon da Amasya’dan söz ederken 'Amaseia' adını kullandı. Bu isim, aslında çok derin bir anlam taşıyor. Amaseia kelimesi, doğrudan 'Ana Tanrıça' anlamına gelen ve bölgenin en önemli tanrıçası olan 'Mâ' ya da 'Ama' kelimelerinden türedi. Bu tanrıça, Persler'in Anadolu'yu fethetmesinin ardından burada yaygın olarak tapılmaya başlanan bir tanrıçaydı. Amasya, bu tanrıçanın kutsal kenti, yani 'Ana Tanrıça Mâ'nın şehri' olarak anılmaya başladı. Daha sonra Roma İmparatorluğu’na geçildiğinde, Amasya yine çok fazla değişmeden AMACIAC (Amasia) adını aldı. Roma İmparatorları, Septimius Severus ve Caracalla gibi isimler, Amasya’daki paraların üzerine bu ismi kazıttı. Danişmendliler döneminde Amasya, bazen Amasiyye, bazen de Şehr-i Haraşna olarak adlandırıldı ama yine de kökeni ne olursa olsun, Amasya adı her zaman şehri tanımlayan en güçlü kimlikti.
Zamanla şehre hükmeden Selçuklular, İlhanlılar, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu da Amasya'nın derin tarihine saygı göstererek adını değiştirmedi. Amasya günümüze kadar hep aynı adla varlığını sürdürdü. Böylece Amasya, binlerce yıl boyunca bir medeniyetin izini taşıdı. Hep korundu, hep yaşadı, çünkü Amasya sadece bir yer değil, tarihin kaydettirdiği bir hafıza, bir kimlikti.