Binlerce yıl öncesinde, Bademağacı'nın bulunduğu bölge, dağların kucakladığı bir ovaydı. Eski bir göl ya da bataklık yatağı olabilir miydi? Belki de, muhtemelen on bin yıl önce, bu topraklar sular altındaydı. Ancak zamanın cilvesiyle, sular çekildi ve insanlar bu topraklara hayat verdiler. 10 binlerce yıllık tarih bugüne kadar taşındı.

1958’de Çatalhöyük’te de yaptığı kazılarla tanınan James Mellaart’ın araştırmaları sayesinde keşfedildi. O zamanlar Kızılkaya adı verilen höyükte kazılar ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı tarafından Prof. Dr. Refik Duru ve Prof. Dr. Gülsün Umurtak önderliğine başlatıldı. Kazılar 2010 yılına kadar sürdü ve bölgenin binlerce yıllık tarihini gün yüzüne çıkardı.

NEOLİTİK ÇAĞIN DOĞUŞU

Erken Neolitik Çağ'ın esintileriyle, Bademağacı'nın toprağına ilk adımlar atıldı. Araştırmalara göre yaklaşık 10 bin yıl önce, insanlar burada yerleşti, hayatın ritmini bu topraklara nakşederek. Bin yıl boyunca, burası yaşamın merkezi oldu ancak sekiz bin yıl önce sessizliğe büründü.

Bademagaci2Das

MÖ 7000 yıllarında, Erken Neolitik Çağ'ın ışıltısı Bademağacı'nda parladı. İnsanlar, toprağa yeniden dokundular, hayatın özünü burada aradılar. Ancak, MÖ 5500 civarında, bu dönemin sonu geldi ve bir kez daha topraklar sessizliğe gömüldü.

ORTAÇAĞIN YENİ BAŞLANGICI: TUNÇ ÇAĞI

Binlerce yıl sonra, yeni bir dönem başladı. MÖ 2600'lü yıllarda, İlk Tunç Çağı'nın ortalarında, Bademağacı yeniden canlandı. Üç yüz yıl boyunca, Orta Tunç Çağı'nın izleri burada görüldü. Zamanla, megaronlar yenilendi, planlar değişti. Topraklar tarihle dans etmeye devam etti…

Her hikayenin bir sonu vardır ve Bademağacı'nın hikayesi de farklı değildi. Milattan sonra birinci bin yıla gelindiğinde, sessizlik hakim oldu. Ancak sessizlikte bir umut vardı. Erken Hristiyanlık dönemi, höyüğün tepesindeki şapelde yeniden can buldu, tarih bir kez daha döngüsünü tamamladı.

ÇÖMLEKLERİN SESSİZ DİLİ

Bademağacı'nın toprağı, çömlekçilerin ellerinde şekillendi. İlk Tunç Çağı boyunca, tek düze bir çömlekçilik geleneği hakim oldu. Kırmızı ve gri-siyah renkler, toprağın sessiz dilinde konuştu. Açkı, çömleklerin yüzeyini parlatırken, binlerce yılın hikayesi bu kaplarda saklıydı.

Bademağacı Höyüğü, Antalya'nın toprakları üzerinde yaşamın hikayesini anlatıyor. Neolitik çağdan Orta Tunç Çağı'na kadar uzanan bir serüven, toprakların derinliklerinde saklı. Her parça, bir zamanlar yaşamış insanların anılarını taşıyor, sessizliğin içinde fısıldıyor. Höyükte yapılan kazılarda bulunan çömlekler, testiler ve çok daha fazlası Antalya Müzesi’nde sergileniyor bugün.

Bademağacı Höyüğü, Antalya'nın hemen kuzeydoğusunda, tarih öncesi dönemlere uzanan derin bir hikayenin anlatıldığı arkeolojik bir define gibi. Bu antik yerleşim, binlerce yıl öncesine uzanan izleriyle, insanlığın köklerini keşfetmeye davet ediyor.

Muhabir: ERENDİZ ÖZKURT/ÖZEL HABER