Farklı kültürlerde, dillerde, öğretilerde, sistemlerde yetişen, onlarca yüzlerce farklı insanın, bazen istemeden de olsa anlaşamama hali, çatışma…Algılarımızın, duygularımızın, ihtiyaçlarımızın, rollerimizin, mesaj dilimizin birbiriyle paralellik göstermeme hali. Bir yandan yaşanmamasını istediğimiz, diğer yandan bazen farkında dahi olmadan kendimizi ortasında buluverdiğimiz durum.

Birbirimizi anlamadığımızda, çıkarlarımızı koruma telaşına girdiğimizde, alanlarımızı kollama çabasındayken, sinsice başlar çatışma.

O yüzdendir, 'Beni anlamadı' ; 'Kendimi ifade edemedim'; 'Bir dinleseydi'demelerimiz. Ve yine aynı sebepten küsmelerimiz, gitmelerimiz, ekip içi huzursuzluklarımız, sonunda da birlikte iyi işler çıkartamıyor oluşlarımız.

Böyle zamanları iyi derleyip toparlamaksa eğer niyetimiz, kişisel çatışmalara değil de işe güce, hedefe, başarıya, emeğe, ekip olmaya odaklanmaksa önceliğimiz, iyi bir dinleyici, iyi bir iletişimci olmak işin sırrı gibi gözüküyor.

'Başarılı ekipler bu süreci nasıl yönetiyor?' derseniz. İşte onlar şunları farklı yapıyorlar.

Çatışmaya sebep olan konuyu net olarak anlıyorlar.

Alternatif çözüm yollarının tümüne açık olup, birbirlerinin görüşlerine değer veriyorlar.

Her öneriyi değerlendiriyorlar. Olurunu, olmazını konuşuyorlar.

En iyi olduğuna karar verdikleri çözümde, ekip olarak el sıkışıyorlar.

Uygulamaya geçince de ara ara doğru yolda olup olmadıklarını kontrol etmekten hiç vazgeçmiyorlar.

Yani bu işi iyi yapanlar, takım çtlışmalarında kişilere değil, konulara odaklanıyorlar. Ben- sen dili yerine biz dilini kullanmayı seçiyorlar.

Çünkü onlar, iş dünyasının raflarında kazan-kaybet sisteminin çoktan işlevselliğini yitirdiğini ve kazan-kazan sisteminde çalışan ekiplerinin yıldızının parladığını; keyifli, mutlu, başarılı, verimli, uzun soluklu iş yaşamının bu yoldan geçtiğini biliyorlar.