Yıl 1970, İzmir’de kahvehanelere ilk kez bilardo masaları kuruluyor. Biz de okulu kırmış, arkadaşlarla bilardo oynuyoruz.

Birden yaşlı bir adam hışımla kahvehaneye giriyor, bir şeyler söylüyor.

Bir şeye kızmış belli. Herkes suspus olmuş. Kahvehane sahibi ile konuşuyor.

Diyor ki, 'Çay ocağı bacanızdan gelen duman çalışma odama giriyor. Okuyamıyor, yazamıyorum'... Kahvehane sahibi saygılı bir şekilde, 'Peki efendim bacamızı başka bir yöne çeviririz' diyor. Yaşlı adam aynı hışımla kahvehaneden çıkıyor.

Soruyoruz kim bu yaşlı adam? 'Balıkçı, Halikarnas Balıkçısı' diyor.

Yani Cevat Şakir Kabaağaçlı. Onunla ilk kez o gün yüz yüze geliyoruz. Kitaplarını okuduğumuz romancı, yazar, Bodrum sevdalısı.

Torunu ile aynı lisede okuduğumu biliyordum ama bizim kahvehaneye bitişik apartmanda oturduğunu, yaşadığını bilmiyordum.

Yazar Halikarnas Balıkçısı ile bu olaydan yıllar sonra bir toplantıda tanışma fırsatı, şansı buldum. Gazeteci şansı tabii.

Size begonvil, palmiye ve mimozaları yurtdışından getirip Bodrum’da gelişigüzel yerlere eken Halikarnas Balıkçısı’nın Bir Bodrum Masalı da denilen hikâyesinden kısa bir alıntı sunuyorum;

'Siyaseti hayat sanan bir dostumla bir akşamüzeri Bodrum'da denize karşı oturmuş hepimizin her gün konuştuğu mevzular laflıyoruz. Baktım bu sıkıcı konuşma uzayacak, 'Çalışmadığı bir yerden sorayım da lafın güzergâhı değişsin bari' dedim; Arkamızda sıra halinde duran palmiyeleri göstererek, 'Bu palmiyeleri buraya kim getirdi biliyor musun?' diye sordum.

'Bilmem. Burada yetişmişler herhalde' diye cevap verdi.

'Hayır' dedim, 'Burada yetişmediler, sonradan birisi getirdi onları buraya. Halikarnas Balıkçısı adını duydun mu?'

'Duydum galiba' dedi.

'İşte o getirdi. Ha sadece palmiyeleri değil, gelin çiçeği olarak bildiğimiz kalakları, begonvilleri, mimozaları da o getirdi, tam 45 değişik bitki türünü de. Mimozaların gelişinin en az kendileri kadar güzel bir de hikâyesi var. Halikarnas Balıkçısı Prosper Mérimée'nin 'Carmen'’ini Türkçeye çevirirken, esmer İspanyol kızlarının saçlarına küçük mimoza demetleri taktığını okur ve 'Neden benim Bodrumlu esmer kızlarım da saçlarına mimoza demetleri takmasınlar' diye düşünür. Paris'ten mimoza tohumları getirtir, onları Bodrum sokaklarına, bulabildiği her yere, rastgele eker. Bir süre sonra her yeri mimoza sarar. Bir gün, bir düğün alayında Bodrumlu kızların saçlarına mimozalar taktığını görünce de sevincinden havalara uçar.'

'Botanikçi miydi?' diye sordu dostum.

'Hayır, yazardı. Hem greyfurt tohumunu da ilk o getirdi memleketimize, böylece bu muhteşem meyveyle onun sayesinde tanışmış olduk.'

'Ondan önce greyfurtu bilmiyor muyduk yani?'

'Bilmiyorduk!'

İşte; Mimozalar, begonviller palmiyeler ve gelin çiçekleri.

Halikarnas Balıkçısı'nın bu ülkeye armağanıdır.

Balıkçı, İzmir’de O’nu ilk gördüğüm kahvehanenin karşısındaki apartmanın 4’üncü katındaki dairesinde 1973 yılında hayata veda etti.

Mimozalar, palmiyeler, begonviller ve greyfurtu Türkiye ile buluşturan kişidir.