M.Ö. 612’de, Kimmerlerin gölgeleri üzerinde dolaşırken, bölge Medlerin ve ardından Perslerin hâkimiyetine girdi. Fırtınalarla dolu bu tarihin ardında, M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in gökyüzüne yükselen ismi duyuldu. Pers hâkimiyeti, İskender’in kılıcıyla sona erdiğinde, Niğde’nin kaderi değişti. İskender’in seferinden sonra, doğudaki krallar Niğde’ye hükmetmeye başladı. Bu dönem, M.S. 17 yılına kadar sürdü. Sonrasında Roma’nın güçlü kolları bölgeyi sardı ve Niğde, bir Roma eyaleti haline geldi. M.S. 395’te Roma İmparatorluğu ikiye bölündüğünde, Niğde’nin sokaklarında Bizans’ın izleri belirmeye başladı. Bizans döneminin parlak günlerinde, Tyana ve Loulon, bölgenin parlayan yıldızları oldu.
Zamanla, VII. yüzyılda Arap akınları başladı ve Niğde, bu saldırılara maruz kaldı ancak Anadolu, 1071 Malazgirt Zaferi ile yeniden bir uyanış yaşıyordu. Danişmend Melik Gazi ve oğlu Emir Gazi, Niğde’yi fethederek yeni bir dönem başlattı. Bu hâkimiyet, 1178 yılına kadar devam etti. Ardından II. Kılıç Arslan, Anadolu Selçuklularının egemenliğini tesis etti ve Niğde’nin kaderi bir kez daha değişti. Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı topraklarına katılan Niğde, 1402’de Ankara Savaşı sonrasında Karamanoğulları’nın eline geçti fakat bu durum, Fatih Sultan Mehmed döneminde, 1471’de son buldu ve Niğde, Osmanlı’nın kucaklayıcı topraklarına katıldı. Artık Niğde, Karaman eyaletinin bir sancak şehriydi.
Yüzyıllar sonra, Milli Mücadele döneminde Niğde, Adana ve çevresindeki Fransız işgaline karşı direnişin merkezi haline geldi. Halk, gizlice örgütlenmeye başladı. Damat Ferit’in adamı olan mutasarrıf, bu direnişi bastırmaya çalışıyordu ancak Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla birlikte Niğde’deki kararlılık arttı. Fırka kumandanı Binbaşı Mümtaz Bey, mutasarrıfı tutuklayarak onu Atatürk’e gönderdi. Bu olay, Niğde’deki mücadele ruhunu canlandırdı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra, Niğde bağımsız bir vilayet haline geldi. Zamanla şehir, üç semt arasındaki boşluğu doldurarak büyümeye başladı. 1933’te demiryolu ve istasyon açıldığında, Niğde, geçmişinin izlerini taşırken geleceğe doğru sağlam adımlarla yürüyordu. 1960 yılına gelindiğinde ise şehir, 21 mahallesiyle bir bütün haline geldi.
PEKİ, NİĞDE İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Niğde’nin köklü geçmişi, isminin etimolojisiyle de derin bir bağa sahip. Eski CHP Niğde Milletvekili Dr. Avram Galanti, bu konuda önemli bir bilgi sunarak, “Niğde’nin en eski ismi Anahita’dır. Anahita, bir ilahenin ismidir; kameri ve bereketi temsil eder,” der. Bu, varsayım Niğde’nin sadece bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda tarih boyunca bereket ve bolluğun sembolü olduğunu da gösteriyor.
Bu şehrin en eski adı olarak öne sürülen Nahita ya da Nakita, ilk kez ünlü tarihçi İbn Bibi’nin eserlerinde karşımıza çıkıyor. Nakita adı, zamanla farklı biçimlerde anıldı ve kimi dönemlerde Nekide olarak da kullanıldı. 14. yüzyılda ise bu isim, Arap harfleriyle Nîkde biçiminde yazıldı. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, bu tarihsel ad, Niğde olarak dönüştü ve günümüzdeki kimliğini aldı.