Simru SİLAHTAROĞLU Röportajı
Tufan Dağıstanlı Seramik Atölyesi'nin alaylı seramikçisi Zeynep Dağıstanlı Dede, ‘Doğduğumdan bu yana renklerin içindeydim. Ters tepmedi sanatçı oldum’ diyor ve duygularının dünyası Rossista’yı anlatıyor.

Adı Rossista... Doğum tarihi 2017 Ocak. Onlar Kaleiçi’nin derinliklerinde çıkmışlar uzun ince bir yola. Adı belli bu mekanın ama, zili çalıp da içeriye girdiğinizde bir başka letafet, bir başka büyü ile karşılaşıyorsunuz. Sanat ve tasarımın sergilendiği bu sürprizlerle dolu mekanın ruhunu anlamak lazım. Zira Rossista, üreten ve üretken insanların mola yeri!

Peki ben neredeyim?
Kaleiçi’nin labirent misali daracık sokaklarında yürürken karşınıza çıkıyor Rossista. Ahşap kapısı, rengarenk perdeleri içeriden hafifçe kulağa çalınan müzik sesi, sizi davet ediyor adeta. Zili çalmaya karar verdiğinizde ise işte o son noktadasınız Rossista Sanat ve Spor Cafe’de. Kapıda, güler yüzü ve özgün tavrıyla karşılıyor sizi bu macera alanını yaratıcısı Zeynep Dağıstanlı Dede. ‘Biz misafirlerimizi kapıda karşılamayı çok severiz’ diyerek. Daha öncesinden randevulaşmıştık. İçeriye girdiğimde burası bir sanat galerisi mi (Ama öyle bildik tanıdık türden değil) bir terapi merkezi mi, adını koyamadım. Zira burada sanat var spor var, sanatçılar var sporcular var. Eğlence ve dinginlik var, terapi var. Ustalar var çıraklar var. Tanımaya ve anlamaya çalışıyorum sessizce.

Uzun ince bir yol!
Rengarenk çiçeklerin ve de gövdesi giydirilmiş ceviz ağacının yamacına oturduk Zeynep ve eşi Polat Dede ile. Bol köpüklü kahvelerimizi höpürdetirken de keyifli bir sohbet başladı mekana uygun. Söze başlarken de ‘Rossista, hiçbir zaman hayal olmadı. Eşimle hep işin içindeydik. Ben sanatla iken O bana; O sporla iken ben Ona destek; hep yan yanaydık’ diyor Zeynep Dede.

Rossista’nın konsepti nedir?
‘Rossista Sanat ve Spor Cafe, Kaleiçi’nin derinliklerine giderken kestirme olarak kullandığınız, etrafınıza bakmadan hedefe odaklandığınız, önünden geçerken kokladığınız tütsü kokusuna irkilerek açık mı kapalı mı; ev mi mekan mı diye şüpheyle zili çalmaya karar verdiğiniz bir noktada. Ve bu mekanı insanların, sanatla sporla bir arada olmalarını bu alanlarda ürettiklerini yine bu çatı altında paylaşmaları için hayata geçirdik eşim ve ben. Biz inanıyoruz ki; insanları mutlu eden, geliştiren estetik ve manevi olarak ayakta tutan iki olgu Sanat ve Spor. Dünyada yeterince kötülük varken, sanatı ve sporu devam ettirmek adına nefes alıp veriyoruz. Ve bu iki olgunun aynı çatı altında buluştuğu, gelen misafirlerin bunu yaşadığı, yaşarken de ürettiği, bilgi birikimlerini paylaştığı bir adres Rossista.’

‘Üreten ve üretkenlerin mekanı’
‘Burası sadece bir mekan olmasının dışında, üreten vere üretken insanların mola yeri. Seramik var, resim var müzik var. Yani bu saydıklarımın atölye çalışmaları var. Misafirlerimiz ilgi duydukları alanlarda kişisel çalışmalarını yaparken, onlara konusunda usta isimler eğitim veriyor. Yani usta çırak anlayışı ile atölye çalışmalarımız var. Bu mekanda sanat adına her şeyi görebilirsiniz. Bahçede oturmuş resim yapan, bir kenara çekilip enstrümanını çalan veya iç dünyasını, elinde yoğurduğu çamura yansıtanları görürsünüz. Tabii yetişkinlerin yanı sıra, sporun disiplini ve çeşitliliğiyle; geleceğimizi şekillendirecek ve bunu bir estetikle yapmasını planladığımız, sanatın içinde çocuklar da var. Ve çocuklara yönelik resim, seramik sanatı, yaratıcı drama, müzik eğitimleri ile ilgili atölye çalışmalarımız bulunuyor.’

Rossista’nın galeri boyutu?
' Evet Rossista’nın bir Galeri boyutu var, bir de özelliği. Türkiye’de ilk kez start alacak Nokta Atış Merkezi olacak olması. Bu nedir; Türkiye’de sanatı ile ilgili sergi açacak olan sanatçının, ilk sergisini Rossista’da açacak olması daha sonra da o temayı yurt geneline taşıyacak olması. Aylık sergi programımızda neler neler var. Klasik ve modern eserlerin bir arada sunulduğu. Sadece bir odadan fazlası olan ve içinde yaşadığınız, ruhunuza dokunan eserlerin renkleriyle saatlerce vakit geçirmek isteyeceğiniz sergi salonumuz var. İlk Resim Sergimiz ise Himmet Öcal’ın ‘ Sessiz Çığlıklarım’. Sergi 17 Nisan’a kadar açık. Ayrıca, mekanımızda sanatçı ve tasarımcıların eserleri de yer alıyor. Misafirlerimizin, sevdiklerine sanat hediye edebileceği objeler. Ben diyorum ki, sevdiklerinize sanat hediye edin.’

Sizce sanat galerisi nasıl olmalı?
‘Bence Sanat Galerisi, içerisinde bulunduğu eserlerle zaten hareketli, düşünceli ve duygulu bir alan. Bunu destekleyen ve durağanlığı harekete geçirecek olan de içerisindeki eylem olmalı. Biz bu eylemi, bu çatı altında nasıl yapıyoruz; yoga ve meditasyonla bir ruh katıyoruz ve ruhani rahatlama getiriyoruz. Bu eylemlerin de sanatla birleştiğini düşünüyoruz.’

Rossista Cafe dersek?
‘Burası sıradan bir Cafe değil. Sanatın edebiyatın konuşulduğu bir mekan. En önemlisi de gelen konuklarımız, bir yandan içeceklerini içer, diğer taraftan da ilgi alanı olan sanat dalı ile ilgili el becerilerini geliştirir, sohbetle de pekiştirir. Rossista’ya gelen konuklarımızın sohbetin yanı sıra, elleri ve ruhları da hareket halindedir. Ve bizim de amacımız budur. Sanatın ve estetiğin her alanını tanıtmak sevdirmek. Ayrıca, Cafe hizmeti de verdiğimiz Rossista’da mevsimine göre sağlıklı yemekler hazırladığımız açık mutfağımız da mevcut. Cuma ve Cumartesi günlerinin özel menüleriyle keyifli sohbetlerin sesleriyle bir de bakmışınız, kapanış saati gelmiş de geçiyor bile. Özet olarak burası benim dünyam. Üretkenlik alanım. Denge ve dengesizliğimin alanı. Show-Room’um’.

Siz sanatın neresindesiniz?
‘Aslında ben edebiyatçıyım. İspanyol Dili Edebiyatı okudum. Ancak ailemden dolayı görsel ve işitsel sanatın içindeydim, çocukluğumdan bu yana, rengin içindeydim. Ve de aileme ait Seramik Atölyesinde çamurla iç içeydim. Sonuç ters tepmedi sanatçı oldum. 2006’dan bu yana da Tufan Dağıstanlı Seramik Atölyesi’nde alaylı seramikçi olarak devam ediyorum. Usta çırak adı altında da sanat devam ediyor.’

Toplumumuzda sanat olması gerektiği yerde mi?
‘Öyle bir şey ki, ne yeriyoruz ne de ayyuka çıkarıyoruz. Peki olması gereken yerde mi? Hayır. Bence toplum olarak eleştirmeyi de bilmiyoruz. Bir eseri eleştirirken ‘Bunu ben de yaparım’ gibi cümleler kuruyoruz. Ve ben düşünüyorum, neyi neye göre değerlendiriyoruz acaba bu cümleyi kurarken anlamış değilim. Bence bu tavır, sanat ve sanatçıya karşı bir tutum değil. Üreten kişiye ve üretilmiş sanata karşı, duygu düşünceyi anlamamaktan kaynaklanan bir yaklaşım. Sonuç olarak da diyorum ki; sanat ve sanatçı toplumumuzda olması gereken yerde değil maalesef.’ Ve ben gözüm arkada kalarak Rossista’dan ayrılıyorum ama içeride macera devam ediyor!