ATTALOS yurdu anlamına gelen Antalya, Bergama Krallığı döneminde kurulmuş bir şehirdir. Antik yerleşimler bakımından yalnızca Türkiye için değil dünya genelinde de en zengin şehirlerden birisidir. Günümüzde arkeologlar tarafından çokça ilgi gören antik kentler Antalya'nın turistik açıdan ilgi görmesinde de büyük rol oynuyor. Pamphylia yani çok verimli anlamında da anılan, hem tarihi hem de doğal güzellikleri bakımından oldukça zengin bir kent. Hem merkezde hem de ilçelerinde çok değerli antik kentler bulunduruyor. Özellikle Demre ilçesi, Türkiye tarihinde önemli yere sahip olan Likya şehirlerinden biridir. Geçmiş olarak tarihi çok eskilere dayanan şehir, Roma dönemindeyse Myra olarak bilinmektedir. Demre, o dönemlerde liman şeklinde kullanılmasından dolayı önemli bir yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Bu yüzden gelişmiş ve zenginleşmiştir. Likya döneminden pek çok eseri bünyesinde barındıran bu yer, farklı büyüklüklerdeki kiliselere, anıt ve tiyatrolara ev sahipliği yapmaktadır. Tarihi açıdan zengin olan bu ilçe aynı zamanda topraklarında çok önemli bir antik kente ev sahipliği yapmaktadır: Soura Antik Kenti.ÇOK AZ KİŞİ TARAFINDAN BİLİNİYOR
Bilinen yüzden fazla antik kente ev sahipliği yapan Antalya'nın Demre ilçesinde çok az bilinen ve doğru düzgün arkeolojik çalışma dahi yapılmamış bir antik kent bulunmaktadır. Soura Antik Kenti, Demre'ye 6 km uzaklıkta bulunan Karabucak köyü sınırları içindendir. Antalya Kaş ana yolunun hemen üzerindedir. Andriake’den Kaş’a giden yolda buradan geçmektedir.HELLEN DİLİNDE ‘SOURA HALKI’
Bazı tarihi kaynaklarda Sourai-Sura veya Sura adıyla anılmaktadır. Soura Hellen dilinde ‘Soura halkı’ anlamında bir sözcüktür. Sura, bölgenin en önemli antik yerleşimi olan Myra'ya ve onun limanı Andriake'ye oldukça yakındır. Soura, aslında tam anlamı ile bir şehir yapısında değildir. Antik bir yerleşim ya da kasaba denilebilir. Çünkü tespit edilmiş bir antik tiyatrosu, stadyumu ve ticaret agorası gibi şehirler için elzem olan yapılara sahip değildir.EN ÖNEMLİ YAPISI APOLLON TAPINAĞI
Soura Antik Kenti’nin en önemli yapısı bölge için çok önemli bir kehanet merkezi olan Apollon Tapınağı'dır. Tapınak şehrin küçük bir tepe üzerinde bulunan akropolün batısındaki derin bir vadinin içindedir. Bölgede kayalara oyulmuş basamaklar, akropolden buraya merdivenlerle inildiğini göstermektedir. Tapınak inantis planlı olup, Dor nizamındadır. Arka cephede triglif ve metop sırasının bir bloğu hâlâ görülebilir.Tapınakta en önemli işlev olan kehanetler hemen tapınağın yakınındaki bir su kaynağında yapılmaktaydı. Apollon Tapınağı'ndan buraya sunulan etlerle hazırlanmış şişleri suya batırarak sudaki balıkların eti yiyip yememesine göre kehanette bulunuyorlardı. Bugün tapınağın gerisinde oldukça harap durumdaki Bizans Kilisesi, tapınağın taşları ile yapılmıştı. Ana yoldan bakıldığında görülen yapı da burasıdır. Derin bir vadi içinde oldukça güzel bir görüntü oluşturmaktadır.
APOLLON’UN KEHANET MERKEZLERİNDEN BİRİ
Antik tarihçiler burasının Apollon’un kehanet merkezlerinden biri olduğunu ileri sürmüşlerdir. Likya’nın diğer kentleri gibi M.Ö. IV. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür.
KENTE AİT KALINTILAR
Kentin akropolü küçük bir tepe üzerinde oldukça küçük bir alanda bulunur ve kalın surlarla çevrelenmiştir. Sur duvarları kuzeyde dikdörtgen şeklinde bir kaleyi oluşturur. Güney yönündeki kulenin hiçbir iz bırakmadan yıkıldığı sanılır. Surlara bitişik odalar ve bunların açıldığı koridorlara diğer kentlerde rastlanamamıştır. Akropolün güneydoğu köşesinde kayalara oyulmuş, Likçe yazılı bir heykel kaidesi ile Apollon Sorias kültünü yansıtan rahip listelerini içeren bir stel dikkati çekmektedir. Akropolün batısındaki Apollon mabedine kayalara oyulmuş merdivenlerle çıkılmaktadır. Yan duvarların öne doğru çıkarılıp uzantıları arasına iki sütunun yerleştirildiği İnantis planlı, Dor üslûbundaki mabedin hemen yanı başında da kehanetin yapıldığı kaynak suyu vardır. Mabedin arkasındaki alanda ise yıkılmış bir Bizans kilisesinin kalıntıları bulunur. HABER/BUSE ER