İNŞAAT Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ile inşaat sektörünün sıkıntılarını konuştuk. Akdoğan, inşaat sektöründe ara eleman sıkıntısının yaşandığını vurgulayarak 'Şu an usta; işçi, mühendis ve mimardan daha değerli. Çünkü onlar bulunamıyor. Bugün kalıpçılar işleri sıraya yazdırıyorlar. Herkes üniversite okuyor. Meslek liseleri üzerinde durularak ara eleman sıkıntısının giderilmesi gerekiyor' sözlerine vurgu yaptı.
- Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben 2009 yılında Çukurova Üniversitesi'nden mezun oldum. Mezun olduktan sonra bir yıl özel sektörde çalıştım. Daha sonrasında üç yıl İnşaat Mühendisleri Odası'nda araştırma görevlisi ve proje sorumlusu pozisyonlarında görev aldım. Ayrıldıktan sonra ise ortağı olduğum firmada; proje taahhüt uygulama işleri ve yapı malzemeleri laboratuvarı sektöründe hizmet vermeye başladık. Daha çok, güçlendirme projeleri kentsel dönüşüm çalışmaları ağırlıklı çalışıyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası'ndan ayrıldıktan sonra odadan hiç kopmadım. Yani odanın faaliyetlerin içerisinde oldum. Yakın çevremdeki arkadaşlarım oda yönetimlerinde oldu. Abilerim, büyüklerim oda yönetimlerinde oldu, odaya çok uzak değildim esasında. 2020 seçimlerinde de aday olmak istemiştim ama o dönemde şartlar çok el vermemişti. Şimdi genç bir ekiple odamıza hizmet ediyoruz. Seçime başka bir listeden İbrahim Koç da yönetimimizde. Kendisi meslek büyüğümüz. Bizim aramıza katıldı kendisiyle de uyumlu bir şekilde mesleğimize, meslek odamıza, meslektaşlarımıza hizmet etmeye çalışıyoruz.
- İnşaat mühendisliği fakülteleri çok fazla mezun veriyor ve işsiz inşaat mühendisliği sayısında artışlar var. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
İnşaat mühendisliği bölümünde bizim dönemlerimizde 2 bin 500 civarında mezun veriliyordu. Şu anda bu sayı 2020/2021yıllarında toplam 13 bin 372 kişi mezun verdi. Yani bugün gazetecilikten avukatlığa ve diğer mühendislik dallarında da mezun olan öğrenci sayısında bir artış söz konusu. Bu da şunu getiriyor; birincisi nitelikli eğitimden uzaklaştık, öğrenciler nitelikli eğitim alamıyor. Laboratuvarı olmayan, yeterli akademik kadrosu olmayan, yeterli tesisi imkanı olmayan üniversitelerden mezunlar aramıza her yıl katılıyor. Bu politikaların yanlış olduğunu kendi sektörümüzde yaşıyoruz. Şu an usta, işçi, mühendisi ve mimardan daha değerli. Çünkü onlar bulunamıyor. Bugün kalıpçılar işleri sıraya koyuyorlar. Üç ay, dört ay sonrasına işe başlamak için gün veriyorlar. Herkes üniversite okuyor şu anda. Meslek liseleri üzerinde durulması gerekiyor. Ara eleman sayısının atması lazım. Bu doğrultuda bir eğitim politikası izlenmesi gerekiyor.
- Sizce herkesin üniversite mezunu olması ne gibi olumsuz sonuçlar doğuruyor?
Herkesin üniversite okuması bence işsizliğin ötelenmesi anlamına geliyor. Birincisi işsizliği 5 yıl öteliyorsun. İkincisi üniversite açtığın yerde bir köpük ekonomisi sağlıyorsun. Oraya öğrenci geliyor, insanlar evlerini kiraya veriyorlar, öğrenci alışveriş yapıyor ve köpük ekonomisi oluşuyor. Bunun neticesinde mutsuz bir gençlik geliyor. Bugün baktığınız zaman gençliğin ne kadar mutsuz olduğunu görebiliyoruz. Gençlerin ne kadarı mutlu, ne kadarı ülkenin geleceğinde gerçek anlamda bir beklenti içerisinde, ne kadarı yurtdışına gitme hayalleri kuruyor? Bir çalışma yaparak da bunu görebiliriz. Hani esasında yurt dışında da böyle çok toz pembe bir durum söz konusu değil ama yansıtılan ve gençlerin buradaki o mutsuzluğundan kaynaklı, tamamıyla bir yurt dışı hayali içerisindeler. Bu da bence yanlış bir eğitim sisteminden kaynaklanıyor. Burada yapılması gereken ara eleman istihdamının arttırılması. Meslek liselerinin en gözde okullar olması ve insanların bu konuda teşvik edilmesi. Yani bizim geleceğimizin çaresi tamamı ile meslek liselerinde diye bakıyorum.
- Yapı denetim sistemi sizce Türkiye'de ne kadar etkili?
Yapı denetim sistemi son değişikliğe kadar işlemiyordu. Ama bugün yapı denetim sistemi iyiye gidiyor yani yüzde 100 düzeldi diyemeyiz ama iyiye gittiğini söyleyebiliriz. Artık yapı denetim sisteminde havuz sistemi kuruldu ve müteahhit yapı denetimini kendisi seçemiyor. Müteahhit ile yapı denetim firması arasındaki ticari bağ koparıldı. Yapı denetim parasını müteahhitten almadığı için denetleme işlemlerini daha doğru yapıyor. Bu sistem iyileşecektir. Ama eksiklikler var.
- Eksikliklerden bahsedebilir misiniz?
Eksikliklerden bahsedecek olursak, yapı denetimlerin denetlemedeki payı yüzde 1 buçuk. Diğer giderleri de eklediğiniz zaman yapı denetimciler çok kar etmiyorlar. Bu yüzden yapı denetimler de imzacı çalıştırmak durumunda kalıyor. Gerçek anlamda orada çalışmayan kimseleri çalışıyormuş gibi gösteriyor. Yapı denetimdeki yüzde 1.5 payın arttırılması ve yapı denetimlerdeki aktif çalışan teknik kadroların denetlenmesi gerekiyor.
- Şantiye şeflerinin görevlendirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şantiye şefliği kağıt üstünde prosedür evraktan öte bir şey değil şu an. Teknik olarak şu anki mevcut uygulamada bir inşaat mühendisi, 5 tane şantiye şefliği yapabilir. Bunların farklı ilçelerde olduğunu farz edelim. Şeflerin buraları denetlemesi çok mümkün değil. Bizim savunduğumuz şey birincisi 'Şantiye şefliğinde her şantiyeye bir şef' diyoruz. Şantiye şefliği kağıt üzerinde bir prosedür olmaktan çıkarılmalı inşaat mühendisleri tam zamanlı olarak görevlerini ifa etmelidir. Bunu söylerken şantiyelerde görev alacak inşaat mühendislerinin de yetkin olması gerektiğinin bilincinde olduğumuzu belirtmek isterim. İnşaat mühendisliği altı anabilim dalını içerinde bulunduran bir meslektir. Üniversite altı eğitim dalını dört içeriden eğitimini alıyoruz. Bu eğitimin ne kadar yeterli olduğu herkesin malumu. Meslektaşlarımız özel sektörde uzmanlaşıyorlar. Sınırsız yetkiyle mezun olup çok geniş bir yelpazede yetkin olmadan çalışıyoruz. Yetkin mühendislik sistemin oluşturulması lazım. Bu şuna benziyor; tıptan mezun oluyorsun uzmanlık eğitimi almadan; göz ameliyatı, kalp ameliyatı ve beyin ameliyatı yapıyorsun tek bir diploma sana tüm yetkileri veriyor. Bugün bir doktor hata yaptığı zaman bir cana mal oluyor ama Çorlu tren kazasında kaç can gitti? Van depreminde, İzmir depreminde, Gölcük depreminde kaç can gitti? Bunları değerlendirdiğimiz zaman bizim mesleğimizin çok daha ciddiye alınması gerektiğini sizlerde değerlendireceksiniz. Doktorlarda olduğu gibi bizlerde de anabilim dallarına göre uzmanlık veya yetkinlik getirilmesi, inşaat mühendislerinin sınırsız yetkilerle mezun olmaması gerekmektedir.
- Peki TOKİ hakkındaki düşüncelerinizi söyleyebilir misiniz?
TOKİ projesi çok iddialı bir proje. En son Sayın bakanımız 1 milyon 170 bin konut yaptıklarını söylüyordu. Bu 20 yılda yapılmış ama hükümet 5 yılda 500 bin konut yapacağını iddia ediyor. Çok büyük bir hedef ve bana göre gerçekçi olmayan bir hedef. Umarım başarılı olur. Burada da şu durum söz konusu: Birincisi özel inşaat sektöründe çok ciddi bir ara eleman sıkıntısı var. İkincisi de malzeme üreticilerinin çok ciddi ihracat yapma isteği var. Bu 5 yıl içerisinde hem yapı malzemesi hem iş gücü anlamında kamu piyasadan işgücü ve malzeme çekecek. Bu piyasadaki rakamları yukarıya taşıyacaktır. Dar gelirliye konut yaparken bu kadar kısa sürede bu kadar fazla üretme isteği yine inşaat sektöründe enflasyona sebep olabilir. Bunun hesaplamalarını yapılmıştır diye umut ediyoruz. Öteki taraftan inşaat maliyetlerindeki artış söz konusu. İlk defa bir yıl içerisinde 3 defa inşaat birim maliyetleri yenilendi. TÜİK verilerine göre inşaat maliyetleri yüzde 115 arttı. Bu maliyetlerle sabit gelirliler çok ciddi anlamda her geçen gün bu temel ihtiyaç olan barınma ihtiyaçlarından uzaklaşıyorlar. Yurtdışında evlerin odalarının kiraya verildiğini görürsünüz. Bu durum normalde Türk aile yapısına uymayan bir durum. Fakat bugün Antalya'da biz bunları duymaya başladık. Yani insanlar bu yüksek kiraları karşılamada sıkıntılar yaşıyor. Bugün kendi kentimizde yabancı olma noktasına doğru gidiyoruz, o yüzden ben Antalya üzerinde yetkililerin bir önlem alması gerektiğini düşünüyorum.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
İMO olarak çözüm odaklı bir odayız. Eleştirmekten çok katkı koymak istiyoruz. Davet edildiğimiz her platformda kentimize, mesleğinize katkı koymak istiyoruz. O anlamda da eleştiri yaparken de tamamıyla yapıcı eleştiriler yapan, pozitif bilimin gerekliliklerini yerine getirmeye çalışan bir yönetim anlayışı benimsiyoruz. Genç bir yönetimimiz var. Aramıza katılan İbrahim Koç abimizle, tecrübe ile de bunu birleştirmiş olduk. Kentimize, mesleğimize meslektaşlarımıza hizmet etmeye çalışıyoruz Hatalarımız olacaktır ama bunlar bizim isteyerek bilerek bilinçli yaptığımız bir şeyler olmayacaktır. Yani o anlamda tamamıyla biz kendimize, kentimize ve mesleğimize hizmet etmeye için canla başla mücadele ediyoruz. RÖPORTAJ/Dilan ERAY