Türkiye'de "kadın" denince akla hemen üşüşen kelimeler ya da cümleler genellikle olumsuz çağrışımlar yapıyor; cinayet, tecavüz, "Kadın, kadının kurdudur", şiddet... Ancak kadın denince benim aklıma gelenler çok daha farklı ve derin anlamlar taşıyor. Kadın benim için güç, yaratıcılık, dayanıklılık, üretkenlik, mücadele, dayanışma, sevgi, merhamet ve vicdan demek. Kadınlar, bu nitelikleriyle topluma ilham veriyor ve dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getiriyor.


Mayıs ayında ANODEM’de gündem 'Türkiye’de Kadın Olmak' konusuydu. Haziran ayında ise Türk ve Amerika ilişkilerini gündeme alan bu sunumu aynı zamanda ANODEM’in yeni üyesi olan Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden siyaset bilimi uzmanı Dr. Mustafa Çakır yaptı.


Gelelim Mayıs ayındaki o tadı damağımızda kalan gündeme… Mali müşavir ve iş kadını olan Raziye Gök Aktaş yaptığı konuşmada, çalışma hayatında kadının yaşadıklarını kapsamlı bir şekilde anlattı. 2023 yılında yapılan araştırmalara değinen Aktaş, kadınların iş hayatında zihin sağlığı ve tükenmişlik konusunda endişelerinin devam ettiğini, adet ve menopoz gibi konularda sessiz sedasız acı çektiğini göstermekte olduğunu belirtti. Kadınların %35'i zihin sağlığından endişe duyarken yalnızca %20'sinin bu konuda destek sağlayan işyerlerinde çalışmakta olduğunu aktaran Aktaş; kadın hakları, mali güvence, zihinsel ve fiziksel sağlık gibi konuların kadınların en büyük endişeleri arasında yer aldığını, ev işlerinin büyük bir kısmının kadınların omuzlarında olduğunu ve kadınların genellikle partnerlerinin kariyerine öncelik vermekte olduğunu belirtti. Hibrit çalışma düzenlemeleri tercih edilse de kadınların kariyerlerinde engellerle karşılaştığını ve dışlayıcı davranışlara maruz kaldığını ifade eden Aktaş, kadınların işverenlerinden yeterli desteği görmediklerine ve cinsiyet eşitliği konusunda somut adımlar atılmadığına işaret etti. Kadınların iş hayatında karşılaştıkları sorunların çözümü için mevcut politikaların yetersiz kaldığını ve geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan konuşmasında, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kadınların güçlendirilmesinin, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin önemli bir parçası olduğuna ve Türkiye de bu doğrultuda stratejiler belirlendiğine değindikten sonra, kadınların çalışma hayatında rahatsızlık duymayacakları ortamlar, sürekli mesleki eğitimler ve teknolojiye uyum sağlama olanaklarının sağlanması gerektiğini ifade ederek, kadınların dijitalleşmeyle ilgili kendini donatmasını gerektiğinin önemle altını çizdi.


Avukat Pınar Toğaç Bulut, Türk kadınının tarihsel süreci ve hukuku haklarını anlattığı konuşmasında, kadınların seçme ve seçilme haklarını tırnaklarıyla kazanma sürecinden ilk feminist topluluklara, 6284 sayılı kanundan İstanbul Sözleşmesi’ne kadar kadınlarla ilgili hukuki her sürece değindi. Bulut, kadın haklarının tarih boyunca tartışılan ve insanlığın gelişmesiyle çeşitli çözümler üretilen bir mesele olduğunu belirtti. Türk kadınının diğer ülkelerden önce haklarını kendi mücadeleleri ile kazandığını ve Orta Asya Türklerinde kadınların devlet yönetiminde yer aldığını ifade etti. İslamiyet döneminde de kadınların hukuki haklarını koruduğunu, Osmanlı döneminde eğitim, dernekleşme ve siyasi partiler kurma gibi alanlarda aktif olduklarını vurguladı. Kadınların günlük hayatta yaşadıkları sorunlar arttıkça pozitif ayrımcılık içeren hukuki düzenlemelerin yapıldığını ve 4320 ile 6284 sayılı yasaların bu kapsamda olduğunu belirtti. Bu yasalarla şiddete uğrayan kadınlara koruyucu tedbirler alındığını ve kadınların haklarının güvence altına alındığını ifade etti. Bulut, Atatürk'ün değer verdiği Türk kadınının, Anadolu kadınının gücünü bu topraklardan aldığını söyleyerek konuşmasını bitirdi.


Bir diğer konuşmanın konusu "Siyasette Kadın"dı. Ancak bunu bir sonraki yazımda daha geniş bir şekilde ele almak istiyorum; çünkü biliyorum ki kadınların bireysel seçimlerine saygı duyulan ve özgürce var olabildikleri bir toplum yaratmak için toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha fazla ilerleme kaydetmemiz gerekiyor.


Kadınların ne giyeceğinden ne içeceğine, kaç çocuk yapacaklarına kadar müdahale edilmeye çalışılan makbul kadın tanımlarıyla uğraşmak yerine, keşke uzaya gönderdiğimiz ilk kişi kadın olsaydı, keşke bir kadın cumhurbaşkanımız olsaydı veya her kadını anneliğe zorlayan toplumsal baskılar kurmak yerine çocuksuzluğun da bir tercih olabileceği kabul edilseydi. Kadınların özgürce seçim yapabildikleri, eşit ve adil bir toplum inşa etmek için toplumsal cinsiyet eşitliği alanında daha fazla yol almamız şart.