Ülkemizin temeli 'kültür'dür. Kültür bir ülkenin varlığı ve devamlılığının esas kaynağıdır.

Kısmen biten ve azalan duygulara rağmen halen daha bu değerlerin varlığını ve önemini ortaya koyan davranışlarımızı sergilemekteyiz.

Her ne kadar okul formalarındaki renklerin değişimi, kimi okulların okul formalarını üzerinden atmış olması, yaşanan aşkların ve sevgilerin azalması ve daha bunun tadı dudaklarda kurumamışken yaşanan ayrılıklar. Hepsi azalan ve yok olmaya yüz tutmuş değerlerimizin bir sonucu olmaktadır. Ancak yine de her şeye rağmen öğretmenimizin karşısındaki duruşumuz, bir makama girdiğimizde gösterdiğimiz saygı, büyüklere, küçüklere sergilediğimiz davranışlar ve Türk insanı olarak bu ülke toprakları üzerinde yaşayan tüm bireyler ülke sevgisi ve sevdasını sonuna kadar ortaya koyan anlayışını sürdürmektedir.

Eğer böyle olmamış olsaydı zaten ülke olamaz, millet olamazdık. İşte bu topraklar üzerinde yaşayanları millet ve ülke yapan en önemli değerlerimizin başında kültürümüz gelmektedir. Kültürümüzün içinde yer alan en önemli değerlerin başında da örfler ve töreler gelmektedir.

Örfün yaptırım gücü töreden az, gelenekten daha fazladır örfte, 'mutlaka yapılmalıdır, mutlaka yapılmamalıdır; mutlaka uyulmalıdır, mutlakauyulmamalıdır' seviyesi hakimdir.

Geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, adet, bir toplumdaki ahlakî davranış biçimleri, adap ise bir toplumda benimsenmiş toplumsal alışkanlıklar, uygulamalar bütünü şeklinde açıklanmaktadır.

Öte yandan töre, milletin yüzlerce yıllıkhayat tecrübesinden süzülmüş kaidelerden ibarettir. Literatür ve araştırmalardaki sonuç sözcükleri bu ve buna benzer şekildedir. Kültür, örf anane konusunda ise örf ve adet kuralları, kişinin içinde bulunduğu belirli bir toplumsal çevre tarafından konulan ve insan davranışlarını düzenleyen uyarma, kınama, dışlama gibi müeyyideleri olabilen emir ve yasaklardır.

Örf ve adet kuralları hakkında akademisyenler şu değerlendirme de bulunmakta...

Örf ve adet kuralları da özü itibariyle hukuk, din ve ahlak kuralları gibi emir ve yasaklar içerir. Örneğin 'kapalı mekanlarda karşılaştığın insanlara selam ver', 'bayramlarda akrabalarını ziyaret et', 'namusunu koru' gibi. Bu açıdan hukuk kuralları ile örf ve adet kuralları arasında bir fark yoktur.

Örf ve adet kuralları da hukuk kuralları gibi insan davranışlarını düzenlemeye yöneliktir. Yani örf ve adet kurallarının muhatabı insanlardır. Örf ve adet kurallarının koyucusu, belirli bir toplumsal çevredir. Bu kurallar uzunca bir zaman boyunca sürekli olarak tekrarlanan davranışların bağlayıcı olduğu düşüncesiyle oluşmaktadırlar. Dolayısıyla hukuk kuralları devletin yetkili organları tarafından yaratılırken, örf ve adet kuralları, toplumun kendisi tarafından yaratılmaktadır.

İşte toplumumuzun ülke toprakları üzerinde büyük bir sağduyu ile koruduğu savunduğu bu değerler yüzyıllardır ülkemizin kültür hazinesinde saklıdır. Büyüklerin yanında ayak ayak üstüne atılmaz, konuşurken elin cepte konuşulmaz, yeni yuva kuranların uymakta imtina ettiği daha onlarca örf, anane ve değer yargıları ülkemizin varlığı ile devam etmektedir.

Bu değerlerin ve adetlerin azalmasının hissedilmesiyle birlikte özellikle düğün dernek, geniş çaplı toplantılar, özel günler ve bayramlarda en özel kıyafetler giyilmekte, geçmişte ebeveynlerce ortaya koyulan davranışlar tekrarlanmaktadır.

Yani ertelediğimiz tüm değerlerimize bugün daha çok sarılmayı arzulamaktayız. Çünkü çok çabuk kirlettiler birçok özelliğimizi. Modern ve çağdaş adı altında yapılan ve ülkemizin değerlerine kültürüne zarar veren her şey, iyi şeylermiş gibi angaje edildi. Hatırlayın bir dönem televizyonlarda gece saat 24.00'ten sonra Tutti Frutti izlettirilmişti. Bu ve buna benzer her şey kültürümüze zarar veren unsurlar olmuştur. Bu ve buna benzer tüm zararlı yenilik diye yutturulanların, kültürümüzün baş düşmanı olduğu alenen görülmüştür.

Ne mutlu bize ki tüm bu yıpratmalara rağmen içimizdeki kültür hazinemizi bozdur bozdur harcayan anlayışlara karşılık yaşatıyor yarınlara taşımaya devam ediyor ve bunu yaşatanlara da selam ediyoruz. Ne güzel ne güzel...