Bu sözler bir zaman evimize, işyerimize mektuplar, davetiyeler, mesajlar ve kartpostallar getiren bir göreliye bestelenmiş şarkı sözüydü.

Bak postacı geliyor selam veriyor, herkes ona bakıyor merak ediyor!

Okulda, çarşıda, sokakta oyun oynarken yanımızdan geçerken mırıldandığımız bu şahsiyetin ve geçmiş günlerimizin en önemli hizmet insanının işlevi, işleyişi kat kat değişti. Postacılar şimdi motor, bisiklet, otomobil ile hızlı bir şekilde ellerindeki evrakı sahiplerine ulaştırıyor. Evrak diyorum çünkü artık postacı ya mahkeme tutanağı, ya trafik ceza belgesi ya da icra kağıtlarını sahiplerine ulaştırıyor. Mektup ve kartpostallar tarihe karıştı, bitti gitti ve hatırlarımızda kalan güzel bir şarkı haline geldi.

Her geçen gün yozlaşan ve yozlaştırılan, farkını ve bulunduğu konumun işleyişinin farklı yorumlanmasına neden olan gazetecilik mesleği de artık tıpkı postacılar ve postacıya beslenmiş şarkı sözleri gibi sona yaklaşıyor...

Telefoto ile fotoğrafların geçildiği yıllar, banyosu yapılan dia filmler ile çekilen fotoğrafların tab edilmesi dijital fotoğraf makinelerin çıkmasıyla nasıl tarihe karışmışsa gazetecilik mesleği de bilim ve teknoloji kullanımının yanında artan maliyetlerden payını alan sektörler arasında yerini aldı.

Böyle olunca bir bir kapanan bir dönemin başarılı yayın organları hatıralarımızda bir anı olarak kalmakta. Mesela ben Yeni Yüzyıl Gazetesi'ni özlüyorum. Ve Yeni Yüzyıl'dan sonra peş peşe kapanan diğer yaygın yazılı ve yerel basınorganları. Şimdi de Güneş ve Star gazetelerinin kapısına kilit vuruyor. Ağırlaşan ham madde tedarik ve alt yapı kaynaklarının yüksekliği maalesef bu iki kurumun da kapanma kararı almasına neden oldu.

Kaçı daha bu yük altında dayanabilir bilinmiyor. Gelecek günlerde nelerle karşılaşacağız endişe ile bekliyoruz. Ve kapanan, tarih yaprakları arasında görülecek ve kaynak gösterilerek arşivlerden tarama yapılacak olan bu gazetelerin esas emekçileri ise arşivler arasındaki en önemli sayfa ve hikayeler olacaktır. Kimbilir belki de bir zaman sonra torunlar ve onların çocukları bir gün araştırma yapmak istediğinde bu konularla ilgili arayıp da gerçekten mesleğini severek ve kirletmeden yapmış olan insanları arayıp bulmak için günlerini aylarını geçirecek. Ve o gün sorunlarını, dertlerini, sıkıntılarını paylaşacak kamuoyuna duyuracak kimseyi bulamayanlar postacı şarkısını 'Bak gazeteci geliyor selam veriyor, herkes ona bakıyor merak ediyor' diye değiştirerek söyleyecekler gibi.

'Anlat gazeteci ağabey. Nasıl haber yapardınız? En çok sizi üzen sevindiren haberler nelerdi? Unutamadığınız anılar neler? Ödülleriniz, alkışlarınız, kürsüler, konuşmalar... Anlat gazeteci ağabey anlat' diyeceksiniz.

Biz gazeteciler, bugün kapanan gazetelerin büyük üzüntüsünü yaşarken gelecekte yaşanabilecek durumların böyle olabileceğini de görür gibiyiz.