Bu soruyu bugünlerde kendime sık sık soruyorum; 'Bu şehrin haini kim kahramanı kim' diye.

Kimin kahraman kimin hain olduğu değerlendirmeyi yapana göre değişecektir.Kahramanlar çoğu kez hain ve hainler de pek çok kişinin gözünde kahraman olabiliyor. Yine konuyu FETÖ'ye bağlayacak diyen tatlı su mırmırlarını duyuyor gibiyim. Şu etliye sütlüye karışmadan olan biteni seyredenleri... İşine geleni 'kahraman' işine gelmeyeni 'hain' ilan edenleri...

O hainlerin kuyruklarını adalet birbirlerine bağladı zaten.

Onlar hain.

Hainlere sahip çıkanlarda hain.

Hain olduklarını bile bile yanlarında duranlar yanlarında tutanlarda hain.

İşte sıkıntılı durum burada başlıyor. Benim hain dediklerime onlar kahraman diyor.

O zaman herkesi kahramanları ve hainleri ile baş başa bırakalım. Zaman bu şehrin haininin de, kahramanının da kim olduğunu gösterecektir...

* * *

Mesele vatana ihanet oldu mu ister istemez elim hainlere gidiyor aslında ben bugün bu şehirde yaşayan mütevazı bir kahramandan bahsedecektim. Bazen enkaz altında kalan, bazen dağda mahsur kalan bir vatandaşın, turistin elinden tutan birinden...

Yılmaz Sevgül. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Akut Antalya Sorumlusu.

Sosyal medyadan takip edenler dağda bayırda çocukları ile tırmanırken görürler. Bir de çektiği o harika Antalya fotoğraflarından. Antalya'nın dağlarını ondan daha iyi tanıyan yoktur. Ağacını, akarsuyunu Yılmaz Sevgül bilir. Birkaç gün önce uçaktan çektiği Beydağları fotoğrafına bayıldım. Nasıl güzel bir şehirde yaşadığımızı ne kadar şanslı olduğumuzu onun fotoğraflarından daha iyi anlayabilirsiniz.

Kitaplığımızın bir kenarında yazdığı 'Kurtarma Güncesi'adlı bir çalışması da var. Bu aydınlık yüzlü kahraman, 17 Ağustos Marmara Depremi sırasında yaşadığı ilginç bir anıyı kitabında şöyle anlatıyor;

'30 saattir genç bir kızın enkaz altında olduğu bilgisi geldi. Ekip arkadaşlarımızla birlikte hemen yola çıktık. Kıza ulaştığımızda, cansız erkek kardeşiyle sırt sırta duruyordu ve kardeşinin öldüğünü bilmiyordu. Saatler süren çalışmanın ardından kızı oradan çıkardık ve sağlık görevlilerine teslim ettik. Cankurtaran olay yerinden ayrıldıktan sonra yaşlı bir amcanın taşlı küfürlü saldırısına maruz kaldık. Sebebini ise olay yerindeki bir polisten öğrendik. Kızın dayısı olduğu belirtilen kişi, polise 'Keşke yeğenim ölseydi de o kadar erkeğin eli değmeseydi' demiş. Bunu duyunca kurtarmanın yalnızca insanları enkaz altından günışığına çıkarmak olmadığını anladık.'