Bizim meslek böyle...Dün halde kabzımaldır bakarsın bugün gazete patronu olmuş.

Hiç lafım yok.Adam ticaret yapıyor. Yatırımını bu sektöre yönlendirecektir. Aslanlar gibi bastırır parayı alır.

Parayı nereden bulduğunu da kimse sorgulamaz. İster karaborsacıdır, ister arsa simsarı, ister patlıcan kabaktan vurmuştur, isterse 'çakma' maldan.

Ya da kara para aklıyordur, cemaatin paralarını alıp getirmiştir. Belki de din istismarı yapıp toplamışlardır milletin altınını, dövizini.

Bize ne, bana ne?

Bizde böyle, herkes gazete çıkartıp, gazete sahibi olabilir. Bunun için bir ehliyete ya da sektörde bilmem kaç yıl çalışmanıza gerek yok. Ustalık belgesi de istenmez.

Tahsile, terbiyeye de gerek yok!

* * *

Gazeteyi alır, künyesine çakar ismini oniki punto bold.

Burada da sorun yok.

Ama ben nerde koparım biliyor musunuz?

Belediye başkanının basın toplantısına ilk o gelir baş masaya oturur.

Ve ilk soruyu o sorar uzun uzuuuun!...

Ne haddini bilir, ne çapını.

Bitmez küstahlıkları…

Hepimiz seyrederiz.

Hatta bir iki sektörün içinden arkadaşımız yanına ilişir, piyasaya çıkarırlar...

Getirirler, götürürler. Anlatırlar kendi çaplarında sektörün iyisini, kötüsünü.

Milleti enayi yerine koyup bir art çıkarken artlarına alırlar...

Sonra süreç başlar...

Kendi öğrendiği gibi gazeteciliği, çoluğuna, çocuğuna, halasına, teyzesinin oğluna,kuzenlerine, haldeki kantarcısına bile öğretir.

Ardından 'Gel bizde yaz' davetleri...

Avukatı, muhasebecisi, kuaförü, epilasyoncusu bile köşe yazarlığına başlar.

Ben sektöründe ustalaşmış olanların köşe yazılarına bayılırım.

Mesela kuaför...

Son saç modellerini anlatır.

Epilasyoncu kıl, tüy meselelerinde son teknoloji.

Muhasebeci, yolun sonuna nasıl gelinir bir çırpıda özetler.

Ve avukat!..

Hak ve adaleti gerçekleştirecek yargının kurucu unsuru.

Bağımsız savunmanın temsilcileri!

Kendilerine lütfedilen(!) köşelerinden okurların hukuki sorunlarına cevap vermeleri beklenir ama onlar gazeteciliğin büyüsüne öylesine kaptırırlar ki kendilerini hakikaten üzerlerine hiç de vazife olmayan mevzunun içine atlarlar!..

Hah! Bir sen eksiktin dersiniz…

Ama o zaten içindedir mevzunun!

Ya biz kabzımaldan bozma gazetecimiyiz, yer miyiz?..

'İsyankar' yazarken, ikinci 'a'nın üstüne 'takkesini' koydun mu, senin geometrik şeklinin hangisi olduğunu ilk celsede anlarız…

Acemi nalbant mesleği gavur eşeğinde öğrenirmiş.

Herkes kendi mesleğini yapmazsa nalı nereye çakacağını şaşırır işte.

Allah büyüktür, Allah doğrunun yanındadır.

Kötü biyografi yazısından bana öyle güzel iki satırlık malzeme verir ki haklı davalar güçlenir, delil olarak sunarım yarın karşılarına, dadından yenmez!..

Şeytan ayrıntıda gizlidir!

İhanet bazen içerdeki hainden, bazen de içerdeki şaşkından çıkar...

Bunu fakültede değil bizim meslekte öğretirler!...

* * *

Kabzımal gazeteyi bir başkasına satar ve gider.

Ardında bıraktıkları ile uğraşmak yine bize düşer!..

NOT: Kabzımalda sattığından sorumludur. Gün gelir kasanın içindekiler ayıklanırken o'nun sattığı mal, satış, paralar sorgulanır.../Değişmeyen Yazılar- 4-9-2015