Geçtiğimiz hafta oynanan Galatasaray maçının ardından hepimiz sinirlendik ve kızdık.

Kimimiz günlerce sinirden uyuyamadı.

Geçtiğimiz hafta içi yazdığım bir yazıda artık Galatasaray maçının geride kalması gerektiğini önümüzde oynayacak olduğumuz Gaziantep maçına odaklanmamız gerektiğini söylemiştim.

Çünkü Galatasaray maçı hepimizi ne kadar üzse de bizim için Gaziantep maçı o karşılaşmadan çok daha önemli olacaktı.

Hatta Antalyaspor için Gaziantep maçı, eşik atlama karşılaşması olarak da nitelendirilebilirdi. 

Ligde bulunduğumuz konum, son haftalarda aldığımız sonuçlar, alt sıralardaki takımların kazanması ile birlikte bu karşılaşmanın önemi bir kat daha artmıştı.

Antalyaspor da karşılaşmaya istek ve arzulu bir şekilde başladı.

Özellikle ilk yarıda Van De Streek ve Buksa’nın iki kez vuruşunun gole sonuçlanamaması karşılaşmanın en dikkat çeken detayı olarak öne çıktı.

Sonrasında ise neden oynamadığını bir türlü anlayamadığımız Bünyamin sahneye çıktı.

Ve Larsson’a al da at dercesine açtığı orta ile Antalyaspor mücadelede öne geçti.

Bu tarz maçlarda tek fark her aman büyük risktir.

Ne yazık ki Antalyaspor tek farkı iyi oynayabilen bir ekip değil.

İstanbulspor maçında da buna benzer bir durum yaşadık.

Antalyaspor için tek fark ger zaman risk demek oluyor.

Maça iyi başlıyoruz, gol de buluyoruz ancak sonrasında aynı tempoyu devam ettiremiyoruz.

Bir diğer detay ise Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor gibi takımlara karşı oynadığımız oyun ile diğer takımlara karşı oynadığımız oyun arasında siyah ve beyaz kadar fark olması.

Kazanmak önemli ancak oyun istikrarı da bir o kadar önemlidir.

Ne yazık ki İstanbulspor maçının ilk yarısında oynanan oyun ile ikinci yarısında oynanan oyun çok farklıydı.

Aynı bezer bir durumu Gaziantep maçında da izledik.

Galatasaray maçında ise 90 dakika boyunca aynı oyunu sahaya yansıtan bir Antalyaspor vardı.

Oyun istikrarını yakalamak zorundayız.

Yoksa İstanbulspor gibi, Gaziantep gibi takımlara karşı bu yarıda sahaya konan iki farklı oyun hiçbirimizi mutlu etmez.