Vücudundaki illet bir günlüğüne geri çekildi.Ölüm melekleri o gün, son güzelliğini yapmış sevdikleri ile vedalaşması için.Amcalarım sakal tıraşı yaptılar. Hep yaptığı gibi saçlarını limonla ovup geriye taradık.
Sanki birazdan takım elbisesini giyecek kravatını takacak, annem akşamdan boyadığı ayakkabılarını bağlayarak yolcu edecek, biz pencereden bakıp el sallayacaktık arkasından.
Karayolları bahçesinin duvarlarına sarmaşıklar sürgün vermiş, lokalden ızgaranın dumanına karışmış rakının kokusu odaya doluyordu.
Yan tarafta dua okuyanlara kulak verdi, gülümsedi. Dönüşü olmayan bir yolcuğun hazırlıklarını hissetti. ‘Ben gitmiyorum’ der gibi başımızı okşayıp teselli etmeye çalıştı.
Bizim için babamın bu hali bir mucizeydi. Dualarımız kabul olmuş, bizimle kalıyordu. Oysa ona verilen bir veda hediyesiymiş o saatler.Çocuk Bayramına birkaç gün kala yağmurlu bir öğlen vakti uğurladık.
Çok küçük yaşlardaydık,
yetim kaldık!Çok ağlamadık. Ama yokluğu hepimizin içinde koskoca bir boşluktu.
Annem yokluğunu aratmamaya çalışsa da, evin direği çökmüştü.
Terinin sindiği saatinin kayışını koklardık birbirimizden habersiz. İlk tıraşlarımızı onun makinasıyla olduk. Okul yıllarında incecik ipek kravatlarını, sedefli kol düğmelerini kullandık.
Dolma kalemleri vardı bir de İbola çakmağı.
Ders kitaplarımız için sattığı pikabın plakları yadigar kaldı.
Tütüne başladım, babam gibi kokmak için. Alaaddin tepesinde bir dut ağacının kovuğuna saklıyordum sigara paketlerini. Kimsenin görmediği o kuytu da ağlayıp dönüyordum eve.
Annem şefkatli bir kadındı. Kartal gibi kanatlarını üzerimize açtı.
......Hakan,
Benim üç yaş küçüğüm . Ne olup bittiğini anlamayacak yaşlardaydı. Ben de onu anlayacak kadar büyümemiştim.
Yıllarca bir yer yatağını paylaştık. Yattığımız yerden siyah beyaz bir televizyon kutusuydu eğlencemiz.
Tel dolabımızda reçellerimiz,
Balkonda kuşlarımız, divan altında kitaplarımız, duvarlarda posterlerimiz.
Bir de umutlarımız vardı.
Umut yetmiyordu. Çalışmaya başladık.Günlerce Musalla mezarlığına gittik birlikte. Sonra daha az. Daha sonra, bayramdan bayrama…
Annemi de, babamın ayak ucuna yatırdıktan sonra, onları Hakan’a emanet ettik.
Biliyorum eskiden olduğu gibi sessiz sedasız gidip ziyaret ediyor. Her bayram da eğer gidemezsek yanlarına , arayıp ziyaret ettiğini söylüyor. ‘ Bakarak oluyorum merak etme’ der gibi…
....Onsuz kaç babalar günü geçirdik.
Kaç babalar gününde gözyaşlarımızı kimseye göstermeden ağladık.
Büyüdük baba olduk,
Yokluğunu hep hissettik ama onu hiç unutmadık...