Antalya limanında çimento silolarının kurulması tartışması, bütün hızıyla devam ediyordu. 1999 yılı başlarında, çimento sektöründeki rekabet, biz orta pozisyondaki yöneticileri, son derece rahatsız ediyordu. O sıralar, sevgili dostum Antalya Vali yardımcısı Coşkun Bey, bu rahatsızlığı hissedenlerin başında geliyordu. (Coşkun Bey, daha sonra, Yalova Vali Yardımcılığı görevindeyken, hızlı tren kazasında kaybettiğimiz merhumdur)
TBMM Çevre Komisyonu, beni ve Sabancı gurubundan Çimento Gurup Başkan Yardımcısı Ahmet Beyi, meclise bilgi vermek üzere davet etmişti. Çevre Komisyonu Başkanı, aynı zamanda Isparta Milletvekiliydi. Bu konuda Isparta’ya taraftı. Nitekim komisyon başkanı, bizleri “Antalya’da çevre kirliliği yapmakla” suçladı. İşin ilginç yanı, bizlere sahip çıkan, olayı daha objektif değerlendiren, o zamanların Erbakan partisi mensuplarıydı.
Ahmet Pekin Beyle, TBMM’den çıktığımızda moralimiz çok bozuktu. Hava alanı barında moralimizi düzeltmek için, bir hayli uğraştık. Dönüş uçağı biletini, direkt Antalya’ya bulamamış, İstanbul aktarmalı almıştım. Uçağa biner binmez de bastıran uykuya yenik düştüm.
Gözlerimi açtığımda, yanımdaki yolcu “Seymen abi, vurdun uykunun gözüne” dedi. Baktım, yanımda tanıdık bir sima oturuyor.
“Ne haber” dedim. “Biraz uyku saatlerim karıştı da” diyerek, kendimce duruma mazeret gösterdim.
Bu şahıs, ben Salıpazarı limanında görev yaparken, büyük bir acentede çalışıyordu. Şimdi müstakil acente kurmuş. Norveç kimyasal tankerleri ile otomobil taşıyan gemilere bakıyormuş.
“Seymen abi Antalya limanı müsait mi? Oraya transit araba depolasak” deyince, bende “Buyurun” dedim.
Bir hafta sonra, Katar’lı bir firmanın sahipleri ile beraber limana geldiler. Firmanın Antalya temsilcisi ise çok sevdiğim arkadaşım Hasana Akıncıoğlu idi. Katar’lı dediysem; sakın ‘bedevi’ olarak algılanmasın. Bunlar İngilizceyi Oksford aksanıyla konuşuyorlardı. Daha önce Kıbrıs’ın Limasol ve Suriye’nin Lazkiye Limalarıyla çalışmışlar, hiçte memnun kalmamışlardı.
Bana “Sahanız kaç araba alır” dediklerinde “Kaç adet gönderirseniz park ederiz” cevabını verdim.
Büyük konuşmuşum… Antalya limanına gönderdikleri 3000 adet arabayı depolayınca “Aman başka araba göndermeyin” dedim. Gelen arabaların 1000 âdetini de Toprak Mahsulleri Ofisine ait rıhtım ve geri sahasına depolamıştık. Liman tarifesine göre; arabaların günlük depolama bedeli için 5 tl alınıyordu. Tabiatıyla firmanın teklifi bu ücretin altında olacaktı. O teklifi alıp, İstanbul’da bulunan Genel Müdürlüğe götürdüm. Yönetim Kurulu kararı aldım. Böylece Antalya limanında, rıhtımlar hariç, depolanan arabalardan, adım atacak yer kalmamıştı. Yıl 1993
Transit araba depolamak, bir liman için çok karlı bir şeydi. Yeter ki ihtiyacı karşılayacak kadar alanın olsun ve depolanan arabaların güvenliğini sağlayabil.
Bu işin Katarlı patronlarının, kumara olan düşkünlüklerini de öğrenmiştim. O zamanlar büyük otellerin kumarhaneleri açıktı. Muhammet Beyi görmek istediğimizde (herhangi bir eksiğin tamamlanması için) onu otel kumarhanesinde buluyorduk. Filhakika bir müddet sonra, araba depolama işinin inisiyatifi, H. Akıncıoğlu’nun eline geçti ve biz de çok rahatladık.
Antalya limanına gelen bu transit arabalar, depolandıktan sonra, muhtelif ülkelere pazarlanıyordu. İlk seneler Rusların “Lada” marka arabaları, sadece sarı ve kavuniçi olmak üzere, iki renk olarak depolanmıştı. Limana genelde Norveç ve Japon gemileriyle gelen bu arabalar; Azerbaycan’a, Irak’a ve Suriye’ye satıldığında, özel taşıyıcı tır kamyonlarla taşınıyordu. Mısır, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya’ya satıldığında, gemilere yüklenerek gönderiliyordu.
Ertesi sene, Sevgili Akıncıoğlu işi değiştirip, G.Kore ve Japonya’dan, ikinci el araba getirip; limana kurduğu bakım servisinde tamir ettikten sonra, bunları gelişmekte olan ülkelere satmaya başladı. Antalya liman İşletmesi olarak, bu transit araba işinden, çok büyük paralar kazandık. Tabi Hasan Beyin firması “Ant-Marin” de iyi para kazanmıştır. Kazandıkları para, helal olsun. Hasan Akıncıoğlu’nun limancılık konusundaki, yaratıcı fikirlerini, her zaman takdir etmişimdir. Onun denizcilik işinden çekilmesi, en çok beni üzmüştür.