Perge’nin, hatta Pamfilya coğrafyasının en eski, en köklü inancı Artemis Pergaia kültüdür. Lidya yazıtlarında “Artimis” ve “Artimu”, Likya’da ise “Ertemit” olarak karşımıza çıkan Artemis, Perge’de Artemis Pergaia adını alır. Tanrıçanın yerel ismi ise Wanassa Preiia’dır. Yani ‘Perge Ecesi’. Artemis Pergaia tasvirlerindeki ‘baitylos’ (konik taş) motifi, tanrıçanın gökyüzünden düşmüş bir meteora bağlandığı eski bir Anadolu inancının izlerini taşır. Artemis Pergaia kültü, Pamfilya dışına taşarak Phrygia, Karia, Pisidia ve Mısır’a kadar yayılmıştır. Ay tanrıçası olarak da inanılan Perge Artemis’i, hilal ve yıldızla betimlenmiştir. Roma dönemi Perge sikkelerinde çoğu zaman iki sütunlu, bazen dört sütunlu bir tapınak içerisinde betimlenmiştir. Perge Artemis’ini giymiş olduğu yüksek kalathos, başının üzerinde hilal ve aydan dolayı kolayca tanımak mümkün.

Kybele’nin Perge versiyonu

Anadolu’da Artemis kültünün kökeni tarih öncesi çağlara kadar iner. Asya ve Avrupa arasında bir köprü konumunda olan Anadolu, ana tanrıça kültünün merkezidir. Çatalhöyük’te bulunan Neolitik Çağ’a ait ana tanrıça figürinleri en eski tasvirlerdir. Bir koltukta oturan, iki yanında aslanlar olan, sarkık göğüslü, geniş kalçalı bu ana tanrıçanın adını bilmiyoruz. Fakat heykelcikleri herkesin aklındadır. Ana tanrıçanın adı Anadolu’nun yerli halkı Hattilerde “Wuruşemu”, Hurrilerde “Hepat”, Hititlerde “Kubaba” oldu. Hurrilerin Hepat’ını Yunan mitolojisi Hera haline getirdi. Ana tanrıça Frig ve Lidyalılarda Kybele adını almıştır. Daha sonra Artemis adını alan ana tanrıça, Efes Artemis’i ve Perge Artemis’i adlarıyla yaşatıldı. Artemis, bereketi temsil eden göğüsleri ve iki yanında aslanlarıyla her zaman Anadolulu bir tanrıçadır. Yunan Artemis’i ise sırtında sadağı, mini tuniği, yanında köpeği ve genç bir kız imajıyla farklı bir karakter çizer.

Anadolu kökenli tanrıçalar

Ana tanrıça kavramı, göçler sonucu batı ve güney Anadolu’ya yerleşen Helenlerin tanrılarıyla yer değiştirmiştir. Neolitik Çağ dediğimiz ‘tarım devrimi’, Anadolu’dan Balkanlara, Yunanistan’a ve Orta Avrupa’ya taşındığı için Helen inancında da ‘ana tanrıça’ olgusu zaten mevcuttu. O nedenle Anadolu halklarının tanrıçasını kendi inançları içine rahatlıkla monte ettiler. Buna rağmen Anadolu’daki eski ana tanrıça kültü, yerel adlarıyla devam etti. Perge Artemis’i de bu yerli tanrıçalardan biri olup Hıristiyanlığın yayılmasına kadar uzun süre önemini korudu. Perge’de tanrıçaya ait bir tapınak yer alıyordu. Ancak bu tapınağın yeri ve içindeki Artemis Pergaia heykeli hala bir soru işaretidir. Perge’deki son kazılarda İyilik Belen ile Koca Belen arasında bir tapınak kalıntısına rastlandı. Bu kalıntıların Artemis tapınağı olduğu belirsiz, fakat en azından Perge tapınakları hakkında önemli bir ipucu elde edildi. Artemis Pergaia Tapınağı bölgede ‘asylum’ (sığınma) hakkı verilmiş tek tapınaktır. Tapınaktaki rahibeler yeni evlenmiş, tanrıçaya hediye borcu olan kadınları arayıp bulur ve tanrıçanın onları kutsaması için hediye toplardı. Sadece üç nesil boyunca hem anne, hem de baba tarafından Perge’de yaşamış kadınlar rahibelik yapabiliyordu.

Tapınağı soyan Romalı yönetici

Bu tapınak Kilikya valisinin yardımcısı Verres tarafından, MÖ 80/79 yılında soyuldu. Cicero’ya göre Artemidoros adında Pergeli bir hekim de kendisine yardım etti. Quaestor, Roma’da devlet hazinesinden ve finansal işleri denetlemekten sorumlu devlet memurudur. Verres yolsuzluk ve hırsızlıklarla tarihe geçen, uşaklarını gönderip yüzlerce sanat eserini çaldıran bir Roma yöneticiydi. Yargılandığı mahkemede aklanmak için çok çabalamış olsa da sonunda sürgünden kurtulamayan Verres’e karşı Cicero’nun yaptığı konuşma günümüze kalmıştır. Sürgünü sırasında, Verres’in suçlarını ayrıntılı olarak listeleyen beş kitap yazıldı. Tabii bu soygun Perge’nin yaşadığı tek hırsızlık değil. Tarih boyunca yağmalanan Perge’den kaçırılan Herakles Lahdi, Yorgun Herakles gibi eserler son yıllarda ülkemize iade edildi. Bu eserlerin yanı sıra, Artemis Pergaia tasvirleri de Antalya Müzesi’ndeki özel bir köşede sergileniyor.