Tınaztepe Caddesi’nde bir inşaat... ‘Kentsel dönüşüm’ diyorlar bunlara. Son yılların modası… Güya kentleri daha güvenilir, daha güçlü, daha sağlam, daha yeni hale getirmeye, depreme dayanıklı binalar üretmeye çalışıyorlar. Kentsel dönüşüm filan değil, aslında rantsal dönüşüm. 40-50 yıllık binalar yenileniyor. Arada boş arazilere de ‘kentsel dönüşüm’ ayağıyla evler yapılıyor. Eski bina yıkılıyor, müteahhide ekstradan bir kat veriliyor, mesela 3 katlı bina, hop oluyor 4 katlı, cillop gibi apartman yükseliyor. Ev sahipleri memnun, çünkü daireler yenileniyor. Müteahhitler keyifli, çünkü Antalya’nın göbeğinde en az 5-6 daire ediniyor. Dönüşüm bahane, rant şahane. Peki kent? Peki halk? Peki biz?

HALKIN SUYUNU KESEN SERMAYE

Tınaztepe Caddesi’ni Salı günü su bastı. ‘Kentsel dönüşümcü’ iki mahallenin borusunu patlattı. Haşimişcan ve Zerdalilik Mahallelerinde saatlerce su akmadı. Millet tuvalete gidemedi, yüzünü yıkayamadı. Durum en hafif bu şekilde anlatılır herhalde. 21. asırda böyle bir şey olur mu? Antalya’da oluyor. Bir tane ‘kentsel dönüşümcü’ kepçeyle dalıyor araziye, Antalya’ya su dağıtan koca koca borular paramparça. İzin alması gerekmiyor mu? Kim izin veriyor buna? ‘Hop’ diyen yok mu kardeşim? ‘Çüş’ diyen yok mu?

BUNUN ADI ‘RANTSAL DÖNÜŞÜM’

Yok mu bu kentin altyapı planı, haritası, kağıdı, küreği? Su boruları nereden geçer, elektrik hatları nereye döşendi, fiber kablo nerenin altında? Maazallah doğalgaz tesisatı? Ya ‘kentsel dönüşümcü’ doğalgaz hattına dalsa? Havaya uçacağız ha! Durum onu gösteriyor. Müteahhidin teki sakal yapacak diye öleceğiz bu şehirde. Aslında bu haritalar, çizimler, planlar vardır. Nerenin altından neyin geçtiği bellidir. Sorun bu kifayetsiz muhterislere ‘oha’ diyecek kimsenin olmaması galiba. Cezası da yok muhtemelen. Boşa akan, caddeyi basan tonlarca suyun bedelini kim ödeyecek? Müteahhit mi? Sayaç yok ki o ödesin. Biz ödeyeceğiz tabii ki… Bir muhteris dünyayı devirecek, fatura bize kesilecek. İşte ‘kentsel dönüşüm’.

BÖLGE BAZLI PLANLAMA NANAY

Aklı başında belediye başkanları bu tarz bir ‘kentsel dönüşüme’ karşı… Kentsel dönüşümün ada bazında yapılması lazım. Doğru ve sağlıklı olan bu… Böylece daha çok yeşil alanımız, okul yerimiz, kamu arazimiz, havamız, güneşimiz, rüzgarımız olur. Fakat kanun parsel bazlı kentsel dönüşüme yol veriyor. Yık binayı, yap daha büyüğünü, daha çok katlısını. Gitti Antalya’nın bir 50 yılı daha. Yepyeni, gıcır gıcır bina yıkılacak, bölge yeniden planlanacak değil ya. Onun da eskimesini bekleyeceğiz. Torun tombalak belki görür o günleri.

MODERN ÇAĞLARIN EŞKIYALIĞI

Bölgesel planlama yapılamadığı için trafik derdi aynıyla devam. Isı adaları daha da artıyor. Kentin çürük dişleri duruyor. Çektiğin diş de azı dişine dönüşüyor. Antalya giderek daha fazla griye boğuluyor, betona gömülüyor. Başıboşluk da nüksedip duruyor. ‘Kentsel dönüşüm’ adı altında Antalya’nın en merkezi, en değerli arazilerine çöken müteahhit tayfası, su borularına dozerle dalıp koskoca mahallelerin ümüğüne çökebiliyor. İnsanların suyunu kesmenin yol kesmekten farkı yok aslında. Yani modern çağ eşkıyalığı bu. Ona verilen fazla kat benim havam. Onun patlattığı su benim suyum. Onun kestiği rüzgar benim rüzgarım. Peki bunun karşılığında halka ne veriyor? Halk havasını alıyor diyeceğim ama görüldüğü gibi hava bile işgal altında