TÜRKİYE’DE Edirne’den Kars’a kadar her yörenin kendine özgü türküleri var. Antalya’da halk müziği konusunda zengin olan şehirlerden biri. Antalya türkülerinin çoğu, anlatıya dayanıyor. Yöresel türkülerde genel olarak tekrar ifadelerin yer aldığı görülüyor. Zaman içinde bir hikâyeden kopmuş ya da hikâyesi unutulmuş olan onlarca türkü örneği vardır. Peki, dinlediğiniz türkülerin hikâyelerini hiç merak ettiniz mi? Sizler için ‘Elif Bacı Ninnisi’ türküsünün hikâyesini araştırdık.

ELİF BACI NİNNİSİ’NİN SÖZLERİ

Sarı çizmem elimde kaldı. Iltarımı sorman belimde kaldı. Allahım bebek Ali'mi aldı. Ben Ali'mi dalda koydum da nenni... Gözlerimi yolda koydum da nenni... Allahından bul emi Çil Hacı, neme gerekti, o gün Pazarcı? Oğlunu verdi de, namus vermedi Elif Bacı. Ben Ali'mi dalda kodum nenni. Gözlerimi yolda kodum da nenni...

ninni

ELİF BACI NİNNİSİ HİKÂYESİ

Rivayetlere göre, Elif Bacı, Antalya’nın Akseki ilçesine bağlı Göktepe Yaylası'nın en güzel kadınıydı. Kocası askere gitmişti. Kundağındaki oğlu Ali ile obada yalnız başına kalıvermişti. Göktepe Yaylası'na güz geldiğinde göç başlar. O yılın güzünde de, konu komşu hep beraber göçe hazırlanıyordu. Sabahın tez vaktinde yola çıkacaklardı. Elif'te gözü olan Çil Hacı, bunu fırsat bildi. Elif'e bir oyun etti. Kara bulutlara bakıp bakıp,

"Sağanak bastırsa, halimiz nice olur" diye obayı geceden göçürdü. Elif'i yaylanın başında yalnız koydu. Niyeti kötüydü. Elif'in sabah tez vakit, oğlunu alıp garip başına yollara düşeceğini biliyordu. "İşte o zaman…" diye, bıyık altından gülüyor, ellerini oluşturuyordu Çil Hacı.

Elif Bacı, sabah obanın göçtüğünü görünce şaşkına döndü. Başına bir iş geleceğini sezdi. Olsa olsa Çil Hacı'nın oyunuydu bu. Anlamakta gecikmedi.

Yükünü, sarı deveye vurdu. Ali'nin kundağını, beşiğini devenin üstüne sardı. Kendi önde, devesi arkada, bayırdan aşağı vurdu, yürüdü. Irz düşmanı Çil Hacı'nın eline düşmemek için gittiği yol, başka bir yoldu. Bir yandan gök gürlüyor, bir yandan da deli dolu yel savuruyor, bir yandan dizine koymayan çalı çırpı, diken her yanını çizip kanatıyordu. Elif Bacı, Ali'nin beşiğine bir göz atıyor, "Dayan yavrum" diyordu ama onu can evinden vuran acı gerçeği nice sonra fark etti. Ali'nin sesi soluğu çıkmıyordu. "Acep nesi var?" diye sarı deveyi çöktürünce bir de ne görsün?

Beşik boş...

Hemen yükünü derede, deveyi bayırda bıraktığı gibi, geldiği yollardan çılgın gibi geri dönüverdi. Kara bulutlar patladı. Yağmur boşandı. Elif Bacı dövüne dövüne Ali'yi arayıp buldu ama nafile. Kundağı bir dala asılmış, körpecik vücudunu akbabalar çoktan paylaşıvermişlerdi. İşte Elif Bacı Ninnisi, bu acı olayın üzerine yakılmış bir ağıttır. HABER/ÇİĞDEM KORKAN

Editör: Uğur Keskin