Bu aralar ben de dahil çoğu kişide eskiye dair bir özlem olduğunu fark ettim. Arkadaşlarla otururken belki de hiç hatırlamadığımız anıların kilitlerini açmak, eski fotoğraflara bakmak...
Hatırlıyor musunuz? Eskiden akşamları televizyon başında ailece toplanır, en sevdiğimiz dizileri izlerdik. O tuşlu cep telefonları vardı, mesajlaşmak için daktilo gibi tuşlara basardık. Yürüyerek gittiğimiz komşu çocuklarımızla sokaklarda doyasıya oyunlar oynardık.
Kasetleri düzgün sarabilmek için kalemle uğraşırdık. Şimdi ise dijital müzik dünyasında şarkılara saniyeler içinde erişebiliyoruz. Ama eski müzik kutularının o romantik sesi hala kulaklarımızda çınlıyor.
Fotoğraf albümlerimiz vardı, anılarımızı sayfalarda gezinir, gülümseyerek hatırlardık. Şimdi ise her anıyı dijital cihazlarda depoluyoruz ama basılı fotoğrafların samimiyetini özlediğimizi itiraf etmeliyiz.
Eski günlerde yaz mektupları yazardık, pulları yapıştırır, heyecanla ve sabırla postanın gelmesini beklerdik. Şimdi ise anında mesajlarla iletişim kuruyoruz. Ama o mektuplaşma duygusunu özlemiyor muyuz?
Sokak oyunları, arkadaşlarla uzun uzun sokaklarda koşturup eğlenmek... Hatırlıyor musunuz? Şimdi belki teknoloji bizi biraz uzaklaştırdı ama o eski günlerin neşesini unutmadık.
Gazete köşelerindeki çizgi romanlar, bulmacalar... Sabahları gazeteyi alır, hep birlikte o bulmacaları çözmeye çalışırdık.
Aile ve arkadaşlarla daha sık bir araya gelir, gerçek bağlar kurardık. Şimdi ise teknoloji bizi biraz olsun uzaklaştırdı. Ama yine de eskiden gelen o sıcaklık ve bağlılık hep içimizde.
Nostaljik küçük yolculuklarla eski iyi günlerimize dönüyoruz ara sıra. Geçmişi hatırlamak, o güzel anılarla dolu günleri anmak bizi mutlu ediyor. Ama tabii ki şimdiyi ve geleceği de unutmamak gerekiyor. Hayatın her dönemi ayrı güzel ve değerli. Şimdi, anın tadını çıkarmak ve yeni anılar biriktirmek için en güzel zaman!