Ev, insan hayatında duyguların en derinini barındıran, sıcacık bir yuva; hayallerin, umutların ve anıların dokunduğu kutsal bir mekan. Kapısından girerken içeriye sinmiş o huzur dolu atmosfer, yılların biriktirdiği hatıralarla dolup taşar. Her köşesi, duvarları bile yaşanmışlıkları anlatır gibidir. Tabi bu durum benim için böyle…

Bir ev, sadece dört duvar ve çatı değildir. O, içinde yaşayanların sevinçleriyle, kederleriyle, gülüşleriyle dolup taşan bir duygu denizidir. Gökyüzünden düşen bir damla yağmur gibi bir ailenin üzerine düşen sevinç ve mutluluk, evin içinde dans eden kahkahalardır. Zaman zaman, duvarlar bile bu neşeye eşlik eder.

Evin içindeki duygular sadece sevinçle sınırlı değil elbette. Bir ev, içinde hüzünleri de barındırır. Kaybedilen bir sevdiğin ardında bıraktığı boşluğu dolduramayan sessizlik, odaları dolaşan bir gölge gibi gezer. Ancak bu hüzün, evin içindeki diğer duygularla birlikte, içinde yaşayanları daha da bir birbirine kenetler.

Evin en özel köşelerinden biri ise mutlaka bir mutfaktır. Bir ailenin bir araya gelip sofrada buluştuğu anlar, paylaşılan yemeklerle ölümsüzleşir. Mutfak, sevginin, hoşgörünün ve sabrın en güzel karışımıdır. Yemekten sonra edilen muhabbetler hatta bazen de kavgalar bir daha geri alınamayacak anlara dönüşür.

Her odası birbirinden farklı bir hikaye anlatan evler, zamanla yaşanılan olayların izlerini taşır. Duvarlardaki fotoğraflar, eski eşyaların hatıraları, pencereden süzülen günışığına karışan anılar; hepsi bir araya gelerek evi, bir yapıdan çok daha fazlası haline getirir. Evin içindeki her detay, aile üyelerinin birbirine olan bağını güçlendirir.

Ev her zaman bu kadar kalabalık bir olgu değildir elbette. İnsan tek başına da bir ev olabilir ama bana kalırsa ne kadar büyürsek büyüyelim, ne kadar özgürleşirsek özgürleşelim ‘ev’ her zaman yetiştiğimiz, büyüdüğümüz mekan olarak kalıyor. Sonuçta ‘ev’ dediğimiz zaman aklımıza hep o çocukken çizdiğimiz, bacasından duman çıkan resim geliyor.

Bazen ev, birçok zorluğa karşı dirençli bir kale gibi durur. Dış dünyanın karmaşası, evin içindeki sükunetle dengelenir. Ev, içinde yaşayanları koruyan dış dünyadan kaçtığımız bir sığınak olur.

Ev bir duygu, bir hissiyat; içinde barındırdığı yaşanmışlıkla, sevgiyle yoğrulmuş bir mekandır. Bazen hüzün, bazen huzur, bazen korku… Ama asla sadece dört duvar değil…