Kastamonu’nun toprakları, tarih boyunca sayısız kültüre ve medeniyete ev sahipliği yaptı. Bugün bu topraklarda yürürken her köşede geçmişin izlerini görmek mümkün ama bu hikâyenin başlangıcı çok eskiye, insanların henüz ilkel taş aletler kullandığı Orta Paleolitik döneme dayanıyor. 1940’lı yıllarda Gölköy çevresinde bulunan bir çakmak taşı aleti, bu topraklarda yaşamış ilk insanların izlerini ortaya koydu. Sonra devirler değişti. Tahta ve Malak köylerinde Abevilyen ve Mikokiyen çağlarından kalma el baltaları bulundu. Devrekani’nin Eksen bölgesinde ise bakır çağından kalma çanak çömlek parçaları gün ışığına çıktı. Her buluntu, bu toprakların binlerce yıldır bir yaşam alanı olduğunu gösteriyordu.

Kastamonu 1950

Bir zamanlar, Kaşkalar diye bilinen savaşçı bir topluluk bu toprakların hâkimiydi. Hititlerle sürekli çatışıyorlardı. Kaşkalar, Hititlere meydan okuyacak kadar güçlüydü ama tam yerleşik bir hayat sürmedikleri için bu toprakları tamamen ellerinde tutamadı. Yine de Hititler burada çanak çömlek yapmayı öğrendi ve bu bölgede izlerini bıraktı. Akabinde Frigler, Lidyalılar ve Persler geldi. Büyük İskender’in orduları, bu toprakları Makedonya’ya kattığında artık Kastamonu, tarih sahnesinde bir yol ayrımına gelmişti. Bölge, Paflagonya olarak anılıyor ve stratejik konumu nedeniyle her yeni gücün dikkatini çekiyordu. Roma dönemine gelindiğinde Kastamonu’nun adı Timonion oldu ve küçük bir kasaba olarak biliniyordu. Bizans döneminde ise bölge, giderek önem kazandı ve sonunda II. Basileios tarafından bir generalin denetimine verildi.

Kastamonu 1930

13. yüzyılda Türkler bu topraklara adım attı. Hüsameddin Çoban, Türkmen topluluklarını bir araya getirerek Çobanoğulları Beyliğini kurdu. Çobanoğulları döneminde Kastamonu büyüdü ve güçlendi, ardından gelen Candaroğulları ise bu mirası devralarak bölgenin denizcilik merkezi haline gelmesini sağladı. Sinop’ta bir tersane kurdular ve Kastamonu’nun bakır madenlerini işleyerek ticarette önemli bir yer edindiler. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet, tüm beylikleri tek çatı altında toplamak için çıktığı Trabzon seferi esnasında bu bölgeyi de Osmanlı topraklarına kattı.  Osmanlılar döneminde Kastamonu, önemli bir sancak merkezi haline geldi. Bölgede bulunan madenler, Osmanlı donanmasının silah üretimi için kullanıldı ancak bu topraklar sadece üretimin değil, fedakârlığın da merkeziydi. Milli Mücadele yıllarında, İnebolu’dan başlayan İstiklal Yolu, cephaneden gıdaya her türlü desteği cepheye ulaştırdı. Kastamonu, Kurtuluş Savaşı’nda en çok şehit veren şehirlerden biri oldu. Cumhuriyet’in ilanından sonra Kastamonu il statüsü kazandı. 1925 yılında Atatürk, Şapka Kanunu’nu burada ilan etti. Bu an, şehrin tarihindeki önemli bir dönüm noktası oldu. Bugün Kastamonu, o günlerden kalan hatıralarıyla ayakta duruyor. Yüzyılların izlerini taşıyan topraklarında geçmişin hikâyelerini anlatmaya devam ediyor.

PEKİ, KASTAMONU İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Kastamonu’nun isminin kökeni ile ilgili tarihçiler ve araştırmacılar çeşitli teoriler öne sürüyor. Bir teori, Kastamonu adının antik çağda Batı ve Orta Karadeniz’de kullanılan Paflagonya isminden türediği yönünde. M.Ö. 1000'li yıllarda bölgede hüküm süren Paflagon halkının, bu coğrafyaya adını verdiği ve Türklerin bölgeye yerleşmesiyle bu ismin değişime uğrayarak Kastamonu’ya dönüştüğü düşünülüyor. Bazı araştırmacılar, Kastamonu adının Hitit dönemindeki Kastama isminden geldiğini öne sürüyor. Hititlerin bölgedeki varlığını kanıtlayan arkeolojik buluntular, bu teoriyi destekler nitelikte. Bazı uzmanlar ise Kastamonu isminin, bölgenin ilk yerleşimcilerinden olan Gaslar (Kaşkalar) ile o dönemdeki Tumanna adının birleşiminden türediğini savunuyor. Bu teoriye göre Gaslar ve Tumanna'nın isimleri zaman içinde birleşerek Kastamonu haline geldi. Farklı bir görüş ise adın, Bizans dönemine ait Kastra ve Komnen kelimelerinin birleşiminden oluştuğunu öne sürüyor. Kastra, Latince ‘kale’ anlamına gelirken Komnen ise Bizans’ın bir hanedanının adı olarak biliniyor. Kastamonu’nun adının tam olarak hangi kökten türediği hala kesinleşmemiş olsa da her bir teori, bölgenin zengin tarihine ışık tutuyor. Bu isim, Kastamonu’nun yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını ve kültürel bir birikimi barındırdığını gösteriyor.

Kastamonu 1933

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK