2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu, maalesef hiçbir zaman tam anlamıyla uygulanmadı. 2021’de yapılan değişikliklerle hayvanlar lehine bazı maddeler eklendi ancak bu maddeler de pratiğe geçirilemedi. Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 75 bini aşan belediyelerin 2022 yılı sonuna kadar bakımevleri kurma zorunluluğu olmasına rağmen bu konuda kayda değer bir ilerleme sağlanmadı.
Yeni bir yasa değişikliği tartışmak yerine, mevcut yasaların etkin bir şekilde uygulanması öncelikli olmalı. Önerilen yasa değişikliği, sahipsiz hayvanların yaşam hakkını ciddi şekilde tehdit ediyor. Hayvanları barınaklara toplamak, rehabilitasyon adı altında ötanazi uygulamak ve sahiplendirme sürecinde yaşanan sıkıntılar, hayvanların doğal yaşam hakkını ellerinden alıyor. Aynı zamanda bu, insanlık onuruna aykırı ve etik olmayan bir yaklaşım. Kanun teklifinde yer alan "Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir" ifadesinin kaldırılması, sahipsiz hayvanların özgürce yaşama hakkını hiçe sayıyor. Yerel yönetimler ve ilgili kurumlar, hayvanların özgürce yaşam hakkını korumak ve onlara insanca muamele etmekle yükümlü. Hayvanların doğal ortamlarında, özgürce ve güvenli bir şekilde yaşamaları için gerekli tedbirler alınmalı. Bu kapsamda, yerel yönetimlerin kısırlaştırma, aşılama ve rehabilitasyon çalışmalarını artırması gerekiyor.
Sokak hayvanlarının yaşam hakkını savunmak, toplumsal vicdanın ve insani değerlerin bir gereği. Toplum ve kültür olarak yüzyıllardır hayvanlarla bir arada yaşama kültürüne sahibiz; ancak son yıllarda bu kültürden uzaklaşarak toplumsal vicdanı yaralayacak uygulamaların hayata geçme ihtimali artıyor. Belediyelerin kısırlaştırma görevini yerine getirmemesinin bedelini masum hayvanlar ödememeli. Sokak hayvanlarını öldürmek veya barınaklara kapatmak, sorunu kalıcı olarak çözmeyecek. Kalıcı çözümler üretmek zorundayız, katliam değil! Hayvanların özgürce yaşam hakkını savunmak, sadece yasal bir gereklilik değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk. Hayvanların haklarını koruyarak, onlara daha iyi bir yaşam sunabilir ve toplum olarak daha vicdanlı ve duyarlı hale gelebiliriz.
Peki neler yapılmalı? Hayvanların yaşam hakkına saygı gösterilmeli, bilimsel ve etik yaklaşımlar benimsenerek kalıcı çözümler üretilmeli. Sağlıklı ve etkili kısırlaştırma operasyonları ivedilikle başlatılmalı. Evcil hayvan üretimi ve satışı durdurulmalı. Hayvan haklarını koruyan mevcut yasalar tam anlamıyla uygulanmalı ve denetim mekanizmaları güçlendirilmeli. Bu sayede, hayvanların ticari amaçlarla üretilip satılmasının önüne geçilmiş olur ve sokak hayvanlarının popülasyonu kontrol altına alınabilir.
Kısırlaştırma çalışmaları yetersizken ve hayvanların ticari amaçlarla üretilip satılması devam ederken yapılacak katliamlar veya toplama işlemleri sorunu çözmeyecek, aksine toplumsal vicdanı yaralayacaktır. Sokak hayvanları sorunu, bilimsel ve etik yaklaşımlar benimsenerek çözülebilir. Yetkililerin, bilimsel verileri dikkate alarak kalıcı ve insancıl çözümler üretmesi, toplumumuzun ahlaki değerleri açısından da büyük önem taşıyor. Hayvanların özgürce ve güvenli bir şekilde yaşamaları için gerekli tüm tedbirleri almak, sadece onların değil, aynı zamanda bizim de daha huzurlu ve adil bir toplumda yaşamamızı sağlayacak.