Ahmet Ümit’in son kitabı ‘Yırtıcı Kuşlar Zamanı’ bir Başkomiser Nevzat hikayesidir. Bilenler bilir bu hikaye çok eskiye dayanıyor. Yazarın 2002’de yayımladığı ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ kitabı, 2004’te TRT’de dizi olarak yayınlandı. Başrollerini Çetin Tekindor ve Nejat İşler paylaşıyordu. Hatta bu dizi Nejat İşler’e ‘En iyi Erkek Oyuncu’ ödülü kazandırdı.

Yıllar geçti Ahmet Ümit ilmek ilmek hikayeyi işlemeye devam etti ve ortaya Başkomiser Nevzat klasiği çıktı. Yazar peş peşe birbirinin devamı şeklinde kitaplar yayınlamadı. Ara ara tadımlık serpiştirdi bu kurguyu ve ciddi bir okur kitlesine ulaştı. Açıkçası kitabın konusuna falan bakmadan kapağında yer alan ‘Bir Başkomiser Nevzat Kitabı’ yazısını görür görmez aldım. Çünkü kitabın bana ne vaat ettiğini biliyordum.

Aklıma ilk gelenler; türünün son örneklerinden babacan Nevzat, yardımcıları birbirine çok aşık sürekli didişen Ali ve Zeynep, Nevzat’ın güvenli limanı güzeller güzeli sevgilisi Evgenia ile  Zeki Müren ve Müzeyyen Senar şarkılarının eksik olmadığı Tatavla Meyhanesi… hiç görmediğim ama aşina olduğum Balat semti, ekibin korkusuzca atlayacağı bir cinayet soruşturması. Cinayet büro yine iş başında…

Kitap ‘unutmak iyileştirir’ teması ile başlıyor. Bizim Nevzat karakterine hiç uymayacak bir tema. Öyle ki ‘ne oluyor’ diyerek bir işkilleniyorsunuz. Konu birazcık ilerlediğinde tesadüfen Nevzat’ın yıllardır kanayan yarasına denk geliyor. Gelin görün ki bütün cinayetleri ustalıkla çözen Nevzat yıllar önce bir suikasta kurban giden eşi ve kızının davasını faillerini yakalayamamıştı. Bir anda ortaya çıkan bir iskelet, Nevzat’ı ailesinin cinayetini çözme şansı veriyor. Kapanan defterler bir sis bulutu içinde yeniden açılıyor ve gerilim başlıyor.

Açıkçası biz cinayeti kitabın ortalarında çözdük ama Nevzat öyle bir psikolojiye girdi ki çok zaman kaybetti. Hatta Nevzat artık emekli mi olsa dedirtti. Terzi kendi söküğünü dikemezmiş hesabı, kıvranıp durduk. Bu sefer bu hikayede ağır bir psikoloji vardı. Yazar tekrara düştü diye eleştirenler olmuş ama o psikolojiyi başka türlü veremezdi diye düşünüyorum. Birilerine güvenmek, şüphelenmek, üzerine konduramamak gibi insanı aşırı rahatsız eden duygular üzerinde durulmuş. Paranoyanın sınırlarında gezinip durduk. Kitabın başından sonuna kadar devam eden yağmur ve fırtınada bu paranoyayla birleşince ortaya soluksuz okunacak bir kitap çıktı.

Yazar kitabı tam da ülke dinamikleri üzerine kurguladı. Ahmet Ümit kitaplarında bu kadar siyaset olmazdı ama bu sefer sanırım o da isyanın doruklarında olsa gerek ki ülkedeki yozlaşmaya ve çeteleşmeye dikkat çekmiş hatta açık açık kişilere göndermelerde bulunmuş. Herkesi bildiği, konuştuğu konuları toplumdan beslenen bir yazarın Nevzat kurgusuyla harmanlaması bence eleştirilecek bir şey değil. İşlediği kurguya çok iyi oturmuş.

Kitabı okurken tamamen kurgu olan Başkomiser Nevzat’ı nasıl da özlediğimi hissettim. O kadar tanıdık ki kitaptaki kendi aralarındaki diyalogları boş bıraksalar hiç zorlanmadan boşlukları rahatlıkça doldurabilirdik. Bu bunca sene yazarın emeklerinin boşa gitmediğinin ve başarısının bir göstergesi.  Ayrıca yazarın betimlemelerindeki ustalığını da yabana atmamak lazım. Gözlerinizi kapatıp sadece hayal edin. Kısaca Ahmet Ümit Başkomiser Nevzat kurgusundan daha ‘çookkkk’ ekmek yer diye düşünüyorum.