Çok denklemli, çok doğrulu, çok engelli, çok çözümlü iş hayatı… O yüzden, birçok alternatif yolla benzer sonuçlara ulaşabilmek,şansımız… Ve bir de o yüzden, çıkış yolu ararken labirentin içinde bir o tarafa bir bu tarafa koşturup, çaresiz hissettiğimiz zamanlarımızın sıklığı.
Zaten insan kararsız mükemmeli ararken, 'aman yanlış olmasın' diye kaygılarıçantasında yola çıkarken, stresli bolca... Zaten kaygılı insan, mevcut kaynaklarını en verimli şekilde yönetebilme isteği bir taraftan, diğer yandan para kazanmak, müşterisini, ekibini mutlu etmek öncelikli.Değiştirebilecekleri için gayreti, isteği şöyle dursun; bir de değiştiremeyeceği gerçeklerin baskısı üzerinde.
Tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmiş bugün oturduğu koltuğa, duvarda ve masada duran başarı belgeleri, kocaman masası ve koltukları, mütevazı ofisini en gösterişli kılan şeyler.
'Çok çalıştım buraya gelmek için…' demiyor ama üstüne giydiği her duygudan okunuyor. Bugünkü kaygıları, heyecanları, olumlu, olumsuz her hali hep bu emeğin, kontrol edemeyeceği ve öngöremeyeceği bir sebepten zarar görmesi ihtimalinden.
Organizasyonların büyümesi doğrultusunda en önemli şeylerden biri de, yönetici koltuğunda oturan ve firmasını bu günlere getirmekte en büyük emeği olan kişilerin, omuzlarındaki yükleri delege edebilmeyi öğrenmesi galiba.
Aksi hem organizasyonun mükemmel işleyebilmesi için hem kişi için hem de birlikte yol aldığı kişiler için zorlayıcı olmaya başlıyor. Temelinde bunca gayret hep aynı ve iyi şeyler için olsa da, dışarıdan algılanan sanıldığı gibi olmamaya başlıyor zamanla.
Ekibindenbahsediyor.'En çok onlara güvenirim burada'' diye birkaç kişiyi anlatmaya başlıyor. İçlerinden birinin işten bunaldığını söyleyip, ayrıldığını da ekliyor. 'Diğer arkadaşlar da son derece donanımlı kişilerdir'diyor. Sohbetin devamında yine de herşeyi kontrol etmek zorunda kaldığı için mutsuz olduğunu, aslında herkesin sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini, kendisinin neden böyle donanımlı bir ekibi sürekli uyarması gerektiğini bir türlü anlamadığını anlatıyor.
Sohbetin aralarından birlikte seçiyoruzbazı cümlelerini…
'Sorun çıkmasın diye o işi de ben yaptım.'
'Onun gitmesi gerekiyordu ama satışı kapatamazsa diye ben gittim.'
'Delege ediyorum elbette, bunca işi ben nasıl yapayım tek başıma, ama yine de başlarında iş bitene kadar bekliyorum.'
'Sürekli sormazsam, yetiştiremezler ki.'
'Ben olmasam, her şey duracak,kaos çıkacak gibime geliyor.'
Bu sohbetten kalan tüm cümleleri masaya döküp, gelinen noktayı konuşmaya başlıyoruz. Yetkin ve temelde çalıştıkları yerden memnun ve iyi işler olsun isteyen ama sürekli yönlendirilmekten ve yetersiz hissi yaratılmasından kaynaklı mutsuz ve aidiyet duygusunu yitirmiş bir ekip; güzel hayalleri olan, işini kaliteli yapmak isteyen, son derece gayretli ama iş- sosyal yaşam dengesi zarar görmüş,yorgun bir yönetici. Sahip oldukları markanın kalitesinden şüphesi olmayan ancak gidiş yolundaki aksaklıkların onlar için de memnuniyetsizlik haline geldiği hissedilen güçlü bir müşteri kitlesi.
Dalgalara yenilmeden, rotadan şaşmadan yol almak için tüm halatları sıkı sıkıya tutmak çözüm değil çoğu zaman.Biraz güvenmek, biraz teslim etmek, biraz sessizce gözlemlemek ve rüzgar şiddetini arttırdığında iyi ve yeni oyun planlarıyla tüm ekibi harekete geçirecek heyecanı ateşleyebilmek belki de çözüm. Başarıyı da yeri geldiğinde başarısızlığı da birlikte üstlenebilmek…. Belki de çözüm birlikte yol alabilmek için, birilerini sürüklemek değil de, birlikte adım atacak kadar yan yana dirsek dirseğe durabilmek.