KÜLTÜR - SANAT

Tekirdağ’ın ismi nereden geliyor?

Trakya’nın incisi olan Tekirdağ’ın adının nereden geldiğini biliyor musunuz? Balkanlar ve Anadolu arasında bir köprü görevi gören kente dair pek çok insanın merak ettiği konuyu sizler için araştırdık. İşte detaylar…

Tekirdağ, tarihin derinliklerinden günümüze kadar birçok medeniyetin izlerini taşıyor. Yaklaşık 6 bin yıl önce başlayan hikaye, her dönemde farklı kültürlerin gelip geçtiği bir sahne gibi. Tarih öncesi çağlarda, şark köyündeki Güngörmez ve Güneşkaya Mağaraları, insanlık tarihinin ilk izlerini saklıyordu. Kalkolitik Çağ’ın kalıntıları burada, geçmişin seslerini fısıldıyor. O zamanlar, ilk Tunç Çağı'na ait yerleşimlerin yoğun olduğu sahillerde, insanların tarım ve ticaretle uğraştığı biliniyordu.

M.Ö. 7. yüzyılda Grek kolonileri kurulmaya başlandığında, Tekirdağ bir ticaret merkezi haline geldi. Limanları, tüccarları ve yeni fikirleri barındırıyordu. Pers Kralı Darius, İskit Seferi ile buraya gelince, bölge yeni bir dönemin eşiğine geldi. Ardından Makedonya Kralı 2. Philip, Trakya’yı fethederek kendi topraklarına kattı. Philip’in oğlu İskender, büyük bir komutan olarak bu topraklarda yürüyüşüne devam etti. Roma İmparatorluğu döneminde ise Tekirdağ, Roma Eyaleti olarak anılmaya başlandı. M.S. 46’da İmparator Claudius’un emirleriyle bu topraklar, Roma hâkimiyetine girdi. Yüzyıllar boyunca şehir, İmparatorluğun gözdesi oldu. M.S. 395 yılında imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Tekirdağ Doğu Roma’nın topraklarına katıldı.

Yıllar geçtikçe, Türklerin Anadolu’ya girişiyle birlikte bu topraklar yeni bir hikâyeye açılmaya başladı. 1354’te Süleyman Paşa, Gelibolu’ya çıkarak Türk hâkimiyetinin kapısını araladı. 1356’da Şarköy ve Malkara ele geçirildi, derken 1357’de I. Murat Tekirdağ ve Çorlu’yu fethetti. Artık bu topraklarda yeni bir kültür, yeni bir yaşam biçimi yeşermeye başlamıştı. Balkan Savaşları sırasında, Tekirdağ bir kez daha işgal altına girdi. 1912’de Bulgar kuvvetleri burayı ele geçirdi ama 1913’te düşman işgalinden kurtuldu. I. Dünya Savaşı sonrası Yunan kuvvetleri, Tekirdağ’ı 20 Temmuz 1920’de işgal etti ancak 13 Kasım 1922’de Türk ordusu bu işgale son verdi ve Tekirdağ tekrar özgürlüğüne kavuştu.

Cumhuriyet döneminde, 20 Ocak 1921’de Tekirdağ il olma yolunda önemli adımlar attı. 15 Ekim 1923’te ise Cumhuriyet’in ilanından hemen önce il merkezi olarak belirlendi. Atatürk’ün 23 Ağustos 1928’de Harf İnkılabı için verdiği dersle ‘Başöğretmen’ unvanını burada alması Tekirdağ’ın tarihine yeni bir sayfa açtı. Günümüzde hala 23 Ağustos günü Tekirdağ’da Harf İnkılabı’nın yıldönümü olarak bayram havasında kutlanıyor.

PEKİ, TEKİRDAĞ İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Tekirdağ, tarih boyunca birçok isimle anılan ve çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan bir şehir oldu. Bizans döneminde bu topraklar, ‘Bisanthe’ adıyla tanınırken zamanla ‘Rodosto’ya dönüştü. Bu isimler, kentin tarihsel sürecinin bir parçası olarak kültürel mirasın derinliklerine işaret ediyordu. Şehir, bir Yunan kolonisi olarak Sisam Adası'ndan gelen koloniciler tarafından ‘Bisanthe’ adıyla kuruldu. O dönemde Trak kökenli Odris Krallığı’nın yönetimi altında da bu isim kullanıldı. Ancak bazı tarihçiler, Bisanthe’nin yerinin Tekirdağ’ın merkezi değil, Barbaros beldesinde olduğunu savunuyor. Ardından Roma İmparatorluğu döneminde şehir ‘Rhaedestus’ olarak yeniden adlandırıldı.

Romalı tarihçi Pliny, Bisanthe’den bahsederken ayrı bir şehir olan ‘Resisto’dan da söz ediyor. Bu bağlamda, bazı görüşler Tekirdağ’ın bilinen ilk isminin Resisto olduğunu öne sürüyor. Orta Çağ boyunca, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde şehir ‘Rodosto’ olarak anılmaya devam etti. Osmanlıların şehri ele geçirmesiyle birlikte ‘Rodosçuk’ adı kullanılmaya başlandı fakat zamanla bu isim ‘Tekfur Dağı’ olarak değişti. Tekfur, Hristiyan hükümdarlara verilen bir unvandı ve bu isim, şehrin geçmişine dair önemli bir iz bıraktı. Cumhuriyetin ilanından sonra bu isim terk edilerek kentin güneybatısında yer alan ‘Tekir Dağı’ vesilesiyle şehrin adı ‘Tekirdağ’ olarak resmileştirildi.