Zamanın kuytu köşelerinde, insanların ayak izlerinin sessiz sedasız kaybolduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünya, dışarıdan bakıldığında ışıltılı, göz alıcı belki ancak içinde dolaşanların yürekleri karanlığa gömülmüş gibi. Herkes, başkalarının bakışlarına, isimlere ve kariyerlere tutsak düşmüş. Kitleler, kendi öz benliklerini ve derin arzularını bir kenara iterek toplumun belirlediği kalıplara sıkışıp kalmışlar.

Fakat aralıkta kalmış bir kapı var, adeta unutulmuş bir çağrı. Bu kapı, dik başlılıkla işlenmiş bir ahşap gibi sert ve çekiç darbelerine karşı dirençli. Kimileri bu kapıyı fark eder, merakla yaklaşır.

Bu kapıya adımını atanlar, yüreğinin derinliklerindeki inançla doldurulmuş bir fenerle yola koyulur. Zorlu yollar, dikenli çalılıklar ve karanlık ormanlar... Ancak onlar, içlerindeki kıvılcımın aydınlattığı rotada ilerlemeyi sürdürürler. Çünkü bu yol, dışarıdan bakıldığında belki de hiçbir şey ifade etmeyen ancak içlerindeki ruhu titreten bir varlıkla dolu: İstek.

Çok basit bir unsurmuş gibi düşündüğümüz istek, en yüksek dağları bile aşacak kadar güçlü aslında. Onun rehberliğinde yola koyulanlar, kendi içlerinde gizli hazineleri keşfetmeye başlar. Bu hazineler, başkalarının beklentilerinin sıkıştırdığı kutulardan fırlayan inciler gibi. Her bir kişi, özgünlüğünün ve tutkusunun değerini fark ettiğinde, adımlarını daha sağlam basar. Başkalarının beklentileri ya da toplumsal normlar, ne yapacağını bilememek kişinin gerçek benliğinden uzaklaşmasına neden olabilir. Yolculuk amacını bilmeden yola çıkan bir gezginin kaybolacağı gibi.

İşte bu noktada, kişinin kendi için bir şeyler yapmaya istekli olması hayati önem taşır. Çok basit gibi görünüyor evet. Ama çevrenize bir bakın, ne yapacağını veya ne istediğini bilmeyen o kadar çok kişi var ki. Toplumun beklentileri, ekonomik zorluklar, kişisel hayal kırıklıkları gibi faktörler, dik başlılığın sınanmasına yol açabilir tabi.

Ancak bu yolculukta biraz inat etmeli belki insan. Zira her adımda, dışarıdan gelen seslerin, toplumsal normların ve içsel şüphelerin saldırısına maruz kalır her kişi. Ama dik başlılık, içlerindeki ateş sönmeden ilerlemeyi sağlar. Her zorluğun üstesinden gelirken daha da güçlü bir şekilde yükselirler.

Yaşamını istediği şekilde sürdürebilmek için biraz dik başlı ve kendisi için bir şeyler yapmaya istekli olmak, kişinin yolculuğunun temel taşlarından biri. İnatla, kendi değerlerimize, ideallerimize belki de hayallerimize sıkı sıkıya bağlı kalarak içimizde yanan tutkunun peşinden gitmeli.