Bir süredir elim yazmaya gitmiyor.

Oysa yazacak o kadar çok şey var o kadar çok şey birikti ki.

İş adamından ev hanımına, öğretmeninden işçisine, işsizine, öğretmeninden öğrenicisine kadar herkes sıkıntılı.

Bu kadar sıkıntıyı konuşmak yerine biz bankalara, maaşlara gelen e hacizleri, icraları bıraktık CHP'nin içinde 'Saray'a kim gitti' yi araştırıyoruz. Bu arada ortaya koyulan gazeteciliğin kepazeliği de cabası.

Saraya o mu gitti bu mu gitti? Yoksa İnce'mi gitti.

Kalın kalın girenin farkında değiliz.

Bir siyasi cebelleşmenin ve ekonomik kıskacın ortasında maymuna döndük farkında değiliz.

Vergi daireleri milyonlarca insanın gırtlağına çöktü. E hacizlerin yanı sıra bankalardaki paralar gasp edildi. Esnafın, iş adamının soluk almasına bile müsaade edilmiyor. Öğrenci kredilerinin haciz yoluyla tahsilatları sürüyor milletin kredi kartlarıyla kıt kanaat sürdürmeye çalıştığı yaşam şekilleri alt üst edildi.

Bitti mi?

Tabiki bitmedi. Birinci dalgadan kurtulduğunu zannedenler ikinci dalgaya yakalandılar...

Bunlar bizim derdimiz değil tabi. Bizim derdimiz Saray'a kim gitti?

.......

Bu da bizim derdimiz.

Şimdi al Rahmi Turan'ı vur Konya'daki stajer gazeteciye.

Ülke iki gündür Konya Valisine takıldı. Önce öğretmene toz kondurmadık sonra gazetecileri pek sever olduk. Ama arada Valiyi iki bıçak arası yaptık.

Bir, yıllardır gazetecilerin davranış biçimleri noktasında hassas davrandık. Bizim şu dördüncü kuvvet lakırtısını hiç bir zaman küstahlık olarak algılamadık. Arkadaşlarımıza da zarif ve nazik olmaları noktasında hep uyardık. Kendimizde örnek olduk.

İki, valinin, belediye başkanının makamına giderken kılık kıyafetlerimize dikkat ettik. Şortla makama çıkmadık. Makamlarda soru sorduk, söyleşiler yaptık ama edepsizlik etmedik. Tartıştık, haklı olduğumuz noktalarda sonuna kadar da gittik, direndik.

Tekke açan valiyi manşet ettik. Çağdaş Türkiye'de bunu yapamazsın dedik ama bacak bacak üstüne atıp edepsizlik etmedik. Kaldı ki biz hiçbir büyüğümüz karşısında da şeyimiz yayarak oturmadık.

Seçim otobüslerinin tepesinde gezen Valilere 'Hop!' dedik.

Gazeteciler katledilirken Vilayet önlerine fotoğraf makinelerini, kalemlerimizi, daktilolarımızı koyup protestolar ettik ama devletin o makamında oturanlara hep saygılı davrandık.

Üç, üç aylık stajeri toplantılara deneyimli muhabirlerle gönderdik. Önce oturup kalkmasını, sonra soru nasıl sorulur onu öğrettik.

Dört, Konya'da validen fırça yiyen genç meslektaşımın bu gazetecilik aşkını şimdiden kırmak istemiyorum ama Vali'nin karşısında yayılarak oturduysan kusura bakmayacaksın, Vali haklı. Unutma gazeteci olmak istiyorsan önce oturup kalkmasını öğreneceksin, yoksa seni kimse iplemez...

Umarım büyüyünce hem oturup kalkmasını bilir hem de haklı olduğun güzel haberlere imza atarsın. Valide, biz de güler geçeriz....