Denizcilikte bazı olaylar vardır ki tesadüflerle birbirine bağlanır ve bazen şans faktörü, olayın nasıl gelişeceğine dair, çizgisini çiziverir.
Her gün, Rahmetli Aziz Kilit Beyin teknesi ŞİMAT ile balığa çıkıyoruz. Tekne 5 kabinli, büyük bir tekne. Sabahın çok erken saatlerinde yola çıktığımız için, denize atacağımız “parakete” oltalarına yem bağlanması işine başlamadan, kamaralardan birisine girip, bir saat kadar kestiriyorum.
O sabah teknenin telsizinden “bir geminin battığını, mürettebatın kurtarıldığını” duydum. Geminin isminin GÜÇLÜ-4 olduğunu işitince, benim uyku dağıldı. Bu gemi, Cumartesi akşamı bizim limandan maden yüklemiş, saat 23,00 sularında, Suriye’nin Lazkiye Limanı’na müteveccihen, yola çıkmıştı. Günlerden tatil günü Pazar olduğundan, telsizde duyduğumuz anonsa göre, gemi mürettebatının tümü kurtarılmış olduğuna göre; daha fazla bilgiye ihtiyaç duymadan, balık avlama programına devam ettik.
Pazartesi günü, Denizcilik İşletmeleri stresli olur. Hafta sonu, nöbetçi personel iş başında olduğundan, hafta başı yetkili olanlar, hafta sonu raporlarını okur, gerekiyorsa, hafta sonu nöbetçi olanları dinlerler. İlgili müdür yardımcısı Pazartesi günü saat 10,00’da yapılacak olan “Atılım” toplantısına, hafta sonu olanlar konusunda donanımlı ve bilgili olarak katılır.
O Pazartesi günü yapılan Atılım toplantısında; operasyondan sorumlu müdür yardımcısı “Güçlü-4 Gemisinin, Cumartesi akşamı 23,00 civarında kalktığını ve daha sonra Liman Başkanlığından, geminin yük koyması sebebiyle” tumbo” olduğunu (battığını) öğrendiğini” söyledi. Toplantıda yaşana olayları değerlendirmeye devam ederken, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın aradığı haberi geldi.
Sahil Güvenlik Komutanı olan, Üsteğmen Sevgili Cüneyt Koşu, önceki yıllarda da Sahil Güvenlik Komutanlığında “Bot” komutanlığı yapıyordu. Bizim tanışmamız, bu bakımdan hayli eskiye dayanıyordu. Cüneyt Beyin olayları yorumlayışı ve değerlendirmesi, son derece akılcıdır. Kesinlikle aşırı heyecana kapılmaz ve ülke çıkarını, her şeyin üstünde tutardı.
Sahil güvenlik Komutanı Cüneyt Koşu telefonda bana “Hüseyin Bey, Alanya’nın 6-7 mil açıklarında, personelin batıyor zannıyla terk ettiği Güçlü-4 adında bir gemi var. Bu milli bir servettir. Ne olur onu kurtaralım” dedi.
İyi de biz kurtarma uzmanı değiliz ki! Kurtaralım derken, yanlış bir şey yapar, gemiyi yanlış bağlarız ve bu yüzden gemiyi batıran biz olurduk. Böyle bir şey yaşanırsa al başına belayı. “Madem kurtarma operasyonun bilmiyorsunuz, neden elinizi sürdünüz” diyerek, bizlerden hesap sormazlar mı? Tabi bunları telefonda, Sahil Güvenlik Komutanı olan, Sevgili Cüneyt Koşu’ya söylemedim.
Öğle saatleri olmuştu. Gemi Kurtarma İşletmesi’nin Genel Müdürü, Sevgili arkadaşım Hücum Tolgar’ı aradım, yerindeydi. Bana “mal sahibinin geminin kurtarılması için başvurması ve bizimle mukavele yapması gerektiğini” söyledi.
Mal sahipleri aynı zamanda geminin de kaptanı imiş, hemen geldiler. Müracaat edecekleri dilekçeyi hazırlayıp, bize merkezden gelen hazır mukaveleyi de imzaladılar. Bende, hemen Hücum Tolgar Beyi arayıp, kurtarma uzmanı göndermesini istedim. Tolgar Beyin bana verdiği cevap çok ilginçti. “Hemen bir uzman gönderiyorum. Yalnız yeni tasarruf genelgesine göre, uzmanı uçakla değil, otobüsle gönderebiliyorum”
Şu devletin işine akıl erdirmek, doğrusu çok zordu. Bir yandan milyonlar kazanma durumu var iken, diğer yandan, çok acil yapılması gereken bir işe uzmanı otobüsle göndererek, tasarruf yapılacakmış.
O gün akşamüstü, kurtarma uzmanının gelmesini beklemeden, biz Güçlü-4 Gemisi’ne halat bağladık. Konyaaltı sahilinden, geminin çok ağır yolla, bizim römorkörler tarafından çekildiğini gözlemledim. Gemi yaklaşık 25-30 derece, iskeleye meyilliydi. Zaten personeli de yük kayması sonucu, gemi bu meyli alınca, jeneratörlerde su altında kalınca “batıyoruz” paniğine kapılmış, gemiyi terk etmişlerdi.
Güçlü-4 gemisini rıhtımlarımıza, o yatık haliyle bağladık. Kurtarma işlemi oluşmuş, hem gemiden, hem de yükten pay sahibi olmuştuk. Sanki bu işleri biz yapmamışız da resmiyette gözüken Gemi Kurtarma İşletmesi yapmıştı. Oysa bütün kurtarma işlemini yapan, Antalya Liman İşletmesinin, gözü pek, uzak yol kaptanlarıydı. Gemi Kurtarma İdaresi’nin gönderdiği, İstanbul’dan otobüsle yola çıkan kurtarma uzmanı, daha Antalya’ya gelmemişti bile. Geminin düzeltilmesi işlemini onun gelmesine bıraktık. Neyse ki işin sonunda bizleri de unutmayıp, birer mayış ikramiye verdiler. Eyer sonuç kötü olsaydı, ceza vereceklerinden, kimsenin şüphesi olmasın..