Teknolojinin hızla gelişmesi ile hayatımıza giren televizyonlar dünyanın değişimi açısından büyük öneme sahiptir. TV’lerle birlikte yaşanan değişimlerin niceliği ve hızı her geçen gün katlanarak artmaya devam etmektedir. Bu kadar hayati derecede öneme sahip ve reyting yarışına giren TV programları göz ardı edilemez olması gerekmektedir.
Çağın vebası olarak teknoloji bağımlısı haline gelmiş insanlara TV’ler vasıtasıyla ne verirseniz onu alırsınız. Geleceğin toplumuna hamur gibi şekil veren en önemli araçlardan biri olan TV’lerdeki programlar adeta ekmek, su misali birçok vatandaşın vazgeçilmezi haline gelmiştir.
Ne izlenmesi hususunda seçici olamayan bireyler, TV’den verilen programlara uymak zorunda kalmaktadır. Zamanla bağımlı hale geldiğinin farkına dahi varamayan insanlardan dolayı reyting uğruna nice nesiller heba edilmektedir. Birkaç yayın kuruluşunun cebine daha fazla para girebilmesi için programların niteliğinde çeşitli revizyonlar yapılarak günler birbirini kovalayan diziler, evlenme ve kılık kıyafet programları gibi içeriği patlak mısır veya çekirdek gibi olan programlarla doldurulmaktadır. Çünkü akşama kadar patlak mısır yeseniz, çekirdek çitleseniz yine de karnınızı doyuramazsınız.

Toplumun ortak üst değerlerini ayaklar altına alan dizilerdeki rol modellere benzemeye, onlar gibi yaşamaya çalışan bir toplum özgün ve özgür olmaktan ırak kalacaktır. Hulasası kendi olmayan, kendini yaşamayan bireylerden oluşan toplumlar ise görünürde bağımsız gibi olsalar da gerçekte bağımlı olduklarını anlamadan hayatları tükenecektir.

Kurbanlık pazarlarında sergilenen hayvanların alıcısı gelir, satıcısıyla üç aşağı beş yukarı anlaşırlar ve alım satım gerçekleşir. Aile, evlilik gibi milletimiz açısından oldukça kutsal sayılan değerleri TV’lerdeki evlilik programları ile değersiz kılmak, tabiri caizse kurbanlık pazarlarını TV’lere taşımak ne kadar doğrudur? Dizilerdeki çarpık ilişkilerin maharet gibi servis edilmesi ile arka sokaklardan aleni mekanlara taşınan uygunsuz yaşamların özgürlüğün bekçisi gibi lanse edilmesi geldiğimiz en acı durumlardan biridir. Zamanla yalanın bile renk değiştirerek pembe yalana dönüşmesi de yine TV programlarının akıl almaz maharetlerindendir.
Eski filmlerde her şartta, her şeye rağmen, iyi günde kötü günde bir olmayı, birlikte kalmayı öğrenirken; günümüzde adeta bir bütünden ne kadar çok parça çıkar yarışına girmiş misali bölünme ve ayrışmalarda rekor üstüne rekor kırılmaktadır. Boşanmaların evliliklerden daha fazla olmaya başladığı günümüzde gelinen bu noktada en büyük pay hiç şüphesiz ki niteliksiz TV programlarıdır.
Yanlış anlaşılmaması gereken bir noktaya değinmekte fayda görüyorum. TV’ ye kesinlikle karşı değiliz, karşı olduğumuz niteliksiz, seviyesiz ve toplumu dejenere eden programlardır. Yoksa geleceğe ışık tutan birçok bilgiyi, birikimi TV’lerden öğrenmekteyiz. Hedefteki konu niteliksiz programlardır.
İlgili, yetkili kişilerin ivedi olarak gereken tedbirleri alması, uygulamaya yönelik olarak yaptırımlarım sağlanması bu alandaki birçok virüse karşı anti-virüs görevini ifa etmiş olacaktır. Aksi halde nice nesillerin sabun misali elimizden kayıp gittiğinin farkına bile varamayacak kadar hızla geçen zaman diliminde her lahzanın taşıdığı önemini kavramak her bireyin vatandaşlık borcudur. Yıkıcı değil yapıcı, özgür, özgün ve devşirme olmayan kendimize has nitelikte hazırlanmış nitelikli TV programlarının hayata geçmesi dileğiyle…