Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun "Eğer çocuğunuz yoksa aile olamıyorsunuz, sadece karı-koca oluyorsunuz" şeklindeki açıklaması, birçok insan gibi benim de yüreğime ağır geldi. Aile dediğimiz şey, yalnızca bir biyolojik çoğalma süreci midir? Sevgiyle birbirine tutunan, hayatı paylaşan, yaraları birlikte saran insanlar aile değil midir?
Ben üç aylıktan beri yanımda olan, bugün 13 yaşına gelen kedime aile değil miyim? Onu soğuktan koruyup hastalandığında başında sabahlarken hissettiğim sorumluluk ve sevgi, bir ailenin temel taşları değil de nedir? Hayatın yükünü bölüştüğüm, duygularımı koşulsuzca paylaştığım can dostumla kurduğum bu bağ nasıl inkâr edilebilir?
Çocuk istememek bir tercihtir. İnsanlar çocuk yapmadıklarında eksik değildir. Aksine, hayatlarını kendi istedikleri gibi inşa ettikleri için tamamdırlar. Aile olmak için illa kan bağının, doğumun olması gerekmiyor. Sevgi bağı yeterlidir, birbirine kök salan yürekler yeterlidir.
Üstelik on binlerce çocuk, aile özlemiyle ve aile sıcaklığından mahrum bir şekilde yurtlarda büyürken neden "Çocuk yapmıyorsanız aile olamazsınız" gibi yargılayıcı bir bakış açısıyla asıl ihtiyaç duyulan dayanışma ve şefkat kültürünün önüne set çekiliyor? Neden "Aile sadece doğurmakla kurulur" diyen bir anlayış yerine, "Sevgiyle büyütülen her can, ailenin bir parçasıdır" diyemiyoruz? Neden çocuk yapmaya zorlamak için çaba harcamak yerine, evlat edinmenin güzelliğini teşvik etmiyoruz? Neden yurtlarda büyüyen binlerce çocuğa bir sıcak yuva açmak, bir kalp uzatmak için daha fazla motivasyon ve destek çalışmaları yapılmıyor?
Topluma çizilen bu dar ve kalıplaşmış aile modeli, insanları sadece baskı altına almakla kalmıyor, aynı zamanda sahip olduğumuz farklı ama eşit derecede değerli aile biçimlerini de görünmez kılıyor. Çocuksuz aileler de vardır. Evlat edinerek gönüllerini büyüten aileler de vardır. Hayvan dostlarıyla ailesini kurmuş olanlar da vardır. Yalnızca birbirinin yoldaşı olmayı seçmiş iki insanın oluşturduğu aileler de vardır.
Kimsenin, bir başkasının hangi hayatın aile sayılıp sayılmayacağına karar verme hakkı yoktur. Aile, dışarıdan etiketlenebilecek bir kurum değildir; içeriden, kalpten hissedilen bir bağdır.
Aile, birlikte iyileştiğimiz, birlikte büyüdüğümüz, birlikte umut ettiğimiz yerdir. Kalbin olduğu, sevginin kök saldığı yerdir. Aileyi ne kan bağına ne de kalıplara hapsedebiliriz.
Bize düşen, birbirimizin hayat yolculuklarına saygı duymak ve kimsenin sevgisini, bağlılığını küçümsememektir.
Çünkü herkesin ailesi, kendi yüreğinde yeşerir.
Çünkü aile, doğumla değil, sevgiyle doğar.
Çünkü aile, hayatı birlikte göğüslemektir.
Çünkü aile, sevginin kök saldığı yerdir.
Aile, kalbin olduğu yerdir
Funda Alpaslan Talay / Uzman Sosyolog
Yorumlar