“Yokluk ve sefaleti yenmek için önce cehaleti yenmek gerekir." Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü, bugün her zamankinden daha anlamlı. Cehalet yalnızca bilgi eksikliği değil, aynı zamanda hakkı, hukuku, adaleti görememektir. Görmesi gerekenler gözlerini kapattığında, susması beklenenler konuşmaya başladığında, tarihin yönü değişir.
“Özgürlük insanın kendi gelişimine hükmedebilmesidir. Kendini şekillendirme kapasitesidir.” Rollo May’in tarif ettiği özgürlük, bireyin kendi yolunu çizme hakkıdır. Ancak bazen bu hak, dalgalı denizlerde kaybolur gibi olur. Oysa biz biliriz ki bu dev okyanusun içinde, “Bazen değişim dalgalarının içinde, gerçek yönümüzü buluruz”. Ve biz, o yönü biliyoruz. Hangi yolun karanlığa, hangisinin aydınlığa çıktığını defalarca gördük. Hafızamız, bize unutturulmak istenenlerin bile kaydını tutar. Bu yüzden cesareti elden bırakmamak gerek.
Korkuyu yönetmek isteyenler olabilir. Ancak Winston Churchill’in dediği gibi, “Korku bir tepkidir, cesaret ise bir karardır”. Bugün verilen kararlar, yarının yüzleşeceği gerçeklerdir. Zorluklar aşılır, engeller kalkar; ama cesaret olmadan yol almak imkânsızdır. Korkuya teslim olmak, sadece bugünü değil, yarını da kaybetmektir. Ve bizler, geçmişte olduğu gibi bugün de doğru kararları vermeye devam edeceğiz. Çünkü “Tüm zorluklardan çıkıp da bugüne kadar gelebilen, bundan sonrasına gitmekten de korkmaz”.
Tarih sadece olup bitenlerin değil, aynı zamanda kimin nasıl durduğunun da kaydını tutar. Bugün cesaret göstermezsek yarın anlatacak bir hikâyemiz bile kalmaz.
Fikret Şenses’in sözlerine kulak verelim: “İnsanlık; muazzam bir zenginlikle korkunç bir yoksulluğun olağanüstü kutuplaştığı bir zamanı yaşıyor.” Ancak bu uçurum, yalnızca ekonomik değil; haklar, adalet ve vicdan konusunda da giderek derinleşiyor. Bir tarafta sesini duyuramayanlar, diğer tarafta her sesi bastırabileceğini sananlar. Ancak biz biliyoruz ki adaletin terazisi şaştığında, vicdanın sesi daha gür çıkar.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk yanılmış olamaz: “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
Ve artık geriye tek bir seçenek kalıyor: Sonuçları ne olursa olsun, cesur olmak.
Hak susturulamaz, gerçek örtülemez. Gün gelir, bugün görmezden gelinenler en yüksek kürsülerde konuşulur; bugün baskılananlar yarının simgesi haline gelir. Çünkü tarih, suskunlukla değil, cesaretle yazılır.
Zamanın aynasında bir karar
Funda Alpaslan Talay / Uzman Sosyolog
Yorumlar