Geçtiğimiz yıl, gün içinde birkaç bölümünü arka arkaya izlediğim bir hukuk dizisi var. Peşindeki polislerden kaçarken kendini Harvard Üniversitesi mezunlarının, avukatlık görüşmelerine katıldığı lüks bir otel odasında bulan esas oğlanın Mike Ross (Patrick J. Adams) telaşıyla başlıyor ilk bölüm. Bu mecburi buluşmada işe alım görüşmeleri yapan şirketin ortaklarından Harvey Specter (Gabriel Macht), Mike’ın hukuk bilgisi karşısında adeta büyülenir ve onu işe alır. Lise mezunu bile olmayan zeki esas oğlan bu yalanını nasıl saklayacaktır? Saklanan sırlar, kazanılan davalar, hep son anda mucizevi şekilde çözülen sorunlar… İlk sezon nefes nefese ve eğlenceli bir seyirlik sunsa da, 4, 5 ve 6. Sezona doğru sıkılmaya başladığımı itiraf edebilirim.
Sürekli birbirinin odasına girip sitemkar konuşmalar yapan avukatların (duruşları bile değişmeden) maceraları monoton bir yapıya sürüklendi. Yine de merak tabii, neler oldu acaba diye, izlemeye devam ettim.
Senaryosunu Sean Jablonski ve Aaron Korsh’un yazdığı ‘Suits’in 7.sezonuyla hayranlarıyla buluşmasına çok az kaldı. İlk bölümlerini severek ve eğlenerek izlesem de, son sezon için pek de umutlu değilim. Fakat bu umutsuzluğum, her bölümü heyecanla beklememe engel değil. Çünkü son zamanlarda izleyebileceğim güzel diziler bulamıyorum. Yeni yabancı diziler, kan revan içinde ya da ergenlik çağındaki gençlere hitap eden tuhaf konulara sahip.
‘Suits’in beni en çok çeken karakteri Rick Hoffman’ın canlandırdığı Louis Litt. Lois, bazen çok sinir bozucu, bazen masum, çocuk saflığında ama acayip bir pratik zekaya sahip ve tam bir aşk adamı. Sarah Rafferty’nin canlandırdığı Donna Paulsen’in sürekli “En mükemmel benim” havalarında gezmesi ve nedense konuşurken hiç elini kolunu bile kıpırdatmadan, model gibi süzülmesi sıkıcı olmaya başladı. İlk sezonlarda “Vay be ne hoş kadın” diye izlerken sonraki bölümlerde “Donna biraz kıpırda” demeye başladım ama her bölüm elbisesinden ayakkabısına, küpesinden rujunun rengine kadar favorimdir kendisi.
Gina Torres’ın hayat verdiği Jessica Pearson da hep çok şık ve son sözü söylenen güçlü kadın imajıyla ilham veren bir güzelliğe sahip. Suits’den ayrıldı ama ben onu ‘The Catch’ de izlemeye devam ediyorum.
Yine aynı donuk süzülmelerini, mütemadiyen giydiği farklı renklerdeki kalem etekleriyle sürdüren Mike’ın biricik sevgilisi, eşi Rachel Zane karakteri de dizinin güzel kadınlarından biri. Meghan Markle’ın canlandırdığı Rachel Zane son bölümlerde daha fazla görünüyor. Onun sahnelerinin artık daha fazla olması, İngiltere’nin meşhur yakışıklısı Prens Harry ile sevgili olmasına mı bağlı acaba diye düşünüyorum da, neden olmasın? Magazinden beslenen reytingi kim istemez? Bana sorarsanız, Gabriel Macht, bu dizinin tek başına reyting kaynağı, tüm karizması ve baş döndüren çekiciliği ile olmazsa olmazıdır, hatta esas oğlanı, bir tanesi, her şeyidir. İyi ki geliyor yeni sezon, heyecanlandım.