Bir süredir benim gibi amatör arkeoloji meraklısı dostlarla insanın izinde, dağın, taşın, tarihin peşinde dolaşıyoruz. Taşların fısıltılarını duymaya, ne söylediklerini, niçin söylediklerini anlamaya çalışıyoruz.
Arkeologların izinde öylece insanı ve yaşanmışlıkları anlamaya çalışıyoruz.
Ne yaşanmış, ne değişmiş, neden?
Gerek bu gezilerde gerekse normal şehir seyahatlerimde dikkatim hep önce insanlar, sonra binalar, taşlar, duvarlar üstünde. Öyle ya ilkel insan bile anlatısını mağara resimleri ile duvarlara yazmış yıllar önce. Protestoların, başkaldırının, isyanın, düşüncenin, aşkın sesidir duvarlar. O duvarlar aslında her yerde...
Duvarların şekli değişti şimdilerde. Hapsolmak, yalıtılmak için yetmedi binalar bireye ve sanal duvarlara yazıldı artık her şey, yazmak, görmek ve okumak isteyene.
Şairane ruhlulardan gelsin o zaman; “Özlemek güzel şey, gelecekse özlenen, beklemek güzel şey, gelecekse beklenen”.
Neydi özlediğimiz ve beklediğimiz? Geldi mi? Peki günümüz modası ile evrene subliminal mesajlar vermek dışında aslında gerçekleşmesi için ne yaptık?
Gözlerimiz kapalı bekliyorduk. Memur ve emeklinin gözü kulağı haberlerde, güvenilir kurumumuz TÜİK’in açıklamasındaydı. “Bakalım beklediğimize değecek, alım gücümüz iyileşecek mi” dedik. Umut bu ya hani. ENAG yıllık % 108,58 olarak açıkladı enflasyonu, TÜİK esastır, yıllık enflasyon % 38,21...
Değiştiriyorum ben de sözü; “Gelmeyecekse beklenen, beklemeye bile değmez madem. Başının çaresine baksın Adem oğlu ve Adem kızı Adem”.
* * *
Kimi tarihçiler der ki, tarih bir döngüdür. Kimisi de der ki gelişime doğru yol alan evrimsel bir çizgidir. Kim haklıdır bilinmez, tartışılır. Ancak şu var ki bir kedinin kendi kuyruğunu kovalaması gibi bir döngüde dönüp duruyoruz sanki. Gelişen teknoloji ile kedi belki biraz daha parlak ve güzel görülüyor, ama yine kedi aynı kedi, kuyruk aynı kuyruk, değişmedi.
Kocaman laflar ediliyor şu sıralar
“Değişim” üzerine... Değişimin kastı, gelişim ve bir adım öteye, ileriye taşınmayı hedeflemekse şahane. Peki ya değilse?
Yerel seçim için iktidar kolları sıvamış görülüyor. Muhalefet?
Ve bu ülkede halen Can Atalay, milletvekili ve hapiste. Soru önergesi veriyor oradan deprem ve depremzedeler için Meclis’e. Duyuyor musunuz?
Ötekileştirilen bireyler var çevremizde.
Fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü sorgulanmakta her yerde.
Yaz okullarının yaygınlaşması yerine Kur’an kursları açılıyor adliyelerin bile içinde olduğu yerlere. Yaz okulu mantığı da değişmekte.
Gelişim, değişim değil, dönüşüm yaşamaktayız sanki geçmişe.
Şu sıralar “Dün dündür” mantığıyla dış politikada pragmatist politikalara devam ediyoruz ve dünkü düşmanlarımızı bugünün dostu ilan ediyoruz. Çoktan yapılması gereken Mısır’la ilişkileri normalleştirme adımına gidiyoruz. Darısı ve en önemlisi Suriye ve Esad için elbette.
Adil, hak ve hukukla eşitlikle refah içinde özgür yarınlar dilerim herkese. Sevgi ve saygılarımla...