Daha önceki seçimlerde trafolara kediler girdi, elektrik kesildi. Aklımızın ucundan geçmezdi; oldu. Şimdi olmayacağı söyleniyor, hükümet jeneratör takviyesi yapmış. Mühürsüz oylar bile sayıldı, bu da aklımızın ucundan geçmezdi; ama oldu. Bu sefer olmayacağı açıklandı. Birileri aklımızın sınırlarını yine zorlayabilir mi? Zorlayabilir. Fakat bu sefer şeytan bize pabucumuzu ters giydirmesin, biz şeytana pabucunu ters giydirelim. Bunun için öncelikle gidip oyumuzu kullanalım. Oyumuza da sahip çıkalım. Bütün partiler bunun için önlem aldı. Sandık görevlileri var, müşahitler var, okul sorumluları var, mahalle sorumluları var. Dahası her okula, her mahalleye, her bölgeye bakan, takibe alan avukatlar var. Halk bu sefer oylarını yedirmeyecek. Partiler seçmenine, oyuna sahip çıkacak. Bu konuda müthiş bir örgütlenme, en küçük bir detayı bile atlamayan bir yapılanma sağlandı. Her sandığın üzerinde onlarca göz var artık.

Oy ver, oyuna sahip çık

Yazacaklarımızı bu sefer en başta yazdık. Geriye bir şey kaldı mı? Kaldı tabii ki... Pazar günü sandığa gidiyoruz. 2 gün kaldı; üçüncü günün akşamı memlekete yine bahar gelecek. Dallardan fışkırmaya başlayan çiçekleri gördüm. Canlanan havayı, yeşermeye başlayan yeryüzünü, dudaklarımızın ucunda kıpırdanan gülücükleri gördüm. Fakat gözlerdeki endişe, akıllardaki soru işaretleri, birinden diğerine geçen tedirginlik de sürüyor. Ayağa kalkmaya, yerinden fırlamaya, koşmaya hazırlanan bir atletin gergin bekleyişi, her tür sese kulak kesilmesi gibi bir hal var insanların üzerinde. Bu gerginliği, bu tedirgin ruhları, bu endişeli yürekleri tırmalıyor birileri. Karanlıklar prensi, korku senaryoları, yarasa düşleri devrede. Bunları da görüyoruz elbette. Yeni bir şey değil bunlar. Cumhuriyet yüzyılında onlarca seçim yaşadık ve neredeyse bütün seçimlere, o ya da bu şekilde soru işaretleri düştü. Fakat demokrasi bir şekilde yolunu buldu, karanlık bir şekilde dağıldı, halk şöyle ya da böyle kararlar verdi, kararını da sandığa yansıttı. Sandığa giren o karar seçim sonuçlarına doğru, gerçek, hilesiz bir şekilde yansıdı mı? Bu konuda çok soru işareti, bir sürü şüphe, şaibe, belirsizlik var. Evet, var ama demokrasi bir süreçtir. Oy vermek birinci görev, oyunu çaldırmamak, sahip çıkmak ise ikinci aşamadır. Orada da bitmez. Sandıktan çıkacak iradeyi denetlemek, hesap sormak, verdiğin oyun hakkını istemek gerekir.

Değişim rüzgarları esiyor

Ülkede bir değişim rüzgarı esiyor. Bu rüzgar giderek yayılırken 20 yıllık statüko da gitmemek, yerini korumak, iktidarını sürdürmek için çırpınıyor, ayak diriyor. Statü alışkanlıktır, konfordur, keyiftir, hazırcılıktır, ‘armut piş ağzıma düş’tür, sorgusuz, sualsiz kabuldür. Fakat insan sadece armutla beslenmez. Demokrasi lazım, özgürlük lazım, eşitlik lazım, hukuk lazım, adalet lazım, bilim lazım, barış lazım, kardeşlik lazım, onur lazım, insan hakları lazım, insanca, korkusuzca yaşamak lazım... Türkiye bu iki varoluş biçiminin yol ayrımında duruyor şu an. Atılan her oy rotayı belirleyecek. Nasıl bir ülke istiyorsak, ona göre oy kullanacağız. Ama kullanacağız oyumuzu. Bundan geri adım atmak, evde yatmak, sandıktan kaçmak yok. İki gün kaldı, Pazar gününü de sayarsak üç gün... Kararını ver ve oyunu kullan. Değişimde, dönüşümde, yeni bir ülkenin kurulmasında, demokraside, eşitlikte, iktidarda senin de tuzun bulunsun.

Başkası değil, sen değiştirirsin

Kahvenin hatırı, tuzun tadı vardır güzel kardeşim. Tatsız tuzsuz bir ülkeden, yağı, tuzu, şekeri, telvesi, helmesi yerinde bir geleceğe yürümek için kullan oyunu. Verdiğin emeğin hakkını almak için, iyi bir eğitim, özgür bir toplum, herkese hukuk, adil bir adalet sistemi için kullan. Eşit yurttaşlık, kadın hakları, demokratik hayat, insanca yaşam, halkın iktidarı için kullan oyunu. “Oyum çalınır, boşa gider” deme, öncelikle kendine, kendi geleceğine, kendi düşüncene, kendi emeğine, kendi alın terine, kendi haklarına, kendi hayatına, fikrinin ince gülüne oy ver güzel kardeşim. Başkası değil, sen değiştirirsin bu hayatı, bu düzeni, bu iktidarı... Her şeyin daha güzel olması senin elinde... Bırak trafoya giren kedileri, pusulaya kondurulmuş siyah lekeleri filan, git çak mührünü geleceğe, güzelliğe, dostluğa, kardeşliğe, barışa, eşitliğe... Haydi...