'Ben defalarca aşık oldum ve bir süre sonra da aşık olduğum kişileri unuttum, ama bazı kişiler sevdikleri kimselerle ilişkilerini devam ettirdiler. Nasıl oluyor da bazı ilişkiler kısa süreli bazı ilişkiler uzun süreli oluyor?' Bu sorunun cevabını kesin bir biçimde verme olanağı yoktur. Bireyin ilişkilerinde, içinde bulunduğu sosyal duruma, yaşa, eğitime, aile ortamına, dini inançlara, siyasal ideolojilere bağlı olarak değişiklikler olabilir. Bu konuda yapılan psikolojik araştırmalar aşağıdaki üç temel faktörün önemli olduğunu göstermektedir:

Benzerlik : Benzerlik kişiler arası çekicilikte önemli bir rol oynar. Bireylerin birbirlerini benzer olarak algılamaları, ilişkilerin uzun veya kısa süreli olmasında önemli bir rol oynar. Algılanan benzerlik kişileri birbirlerine yaklaştırdığı gibi, ilişkilerinin uzun süreli olmasına da yol açar. Algılanan benzerlikler bedensel güzellik, tutumlar, hoşlanılan ve hoşlanılmayan nesne ve konular ve gereksinmeler konusunda olabilir. 66 evli çift üzerinde yapılan bir araştırma sonucunda, iyi anlaşan ve evlerinde huzurlu olan çiftlerin hem kişilik hem de algısal bakımdan birçok konuda benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur.

Tamamlayıcılık : Bir araştırmada kişiler arası tamamlayıcılığın kişilerin eş seçimi üzerinde önemli rol oynadığını göstermiştir. Evli çiftler üzerinde yapılan araştırmalar, üç temel boyut üzerinde birbirlerini tamamlayıcı bir ilişki içinde olan çiftlerin daha mutlu olduklarını göstermiştir: (1) Atılganlık - durgunluk, (2) destekleme desteklenme ve (3) baskınlık - altkınlık. Bu noktada aklınıza şu soru gelebilir: 'Yukarıda benzerliğin önemli olduğunu söylediniz, şimdi ise, birbirinden farklı olmanın uzun süreli ilişkilerin temelinde yattığını söylüyorsunuz. Bu iki ifade arasında bir çelişki görmüyor musunuz?'

İlk bakışta böyle bir soru geçerli görünmektedir. Araştırmacılar, ilişkilerin değişik aşamalarına baktıkları zaman arada bir çelişki olmadığını görmüşlerdir. Başka bir deyişle, ilişkinin ilk kuruluş aşamasında kişiler arası algılanan benzerlikler önemli rol oynar. Birey benzerlik faktörü sayesinde, diğer birçok aday arasından seçerek biriyle ilişki içine girer. İlişkiye girildikten sonra zamanla, kişiler birbirlerinin tamamlayıcı yönlerini arar, bir anlamda birbirlerinin eksiğini giderme yoluna girerler. Burada iki noktayı belirtmekte fayda vardır. Bunlardan ilki, toplumsal/ kültürel bakış açısıdır. Başka bir deyişle, ilişkiler, bireylerin içinde yetiştikleri toplumun kültürüne ve dünya anlayışına göre farklılık gösterebilir. Bu yönden Türkiye'de erkek kadın ilişkilerinin nasıl başladığını ve aile içinde nasıl gelişip, olgunlaştığını araştırmak gerekir. İkinci olarak, tamamlayıcılık ve benzerliğin kişilerin ilgilendikleri ve benimsedikleri konuların hangi düzeyde olduğuna bakmak gerekir. İki kimsenin aynı dinden, ya da siyasal ideolojiden olması oldukça yüksek düzeyde soyut bir benzerliktir. Ne var ki bu bir farklılıktır. Yüksek düzeyde benzerliği olan kimseler, somut düzeydeki farklılıklara daha hoşgörülü olabilir. Son derece dindar bir adam, karısının başka erkeklerle dans etmesini veya yazın plaja gitmesini hoş karşılamaz. Burada karısıyla kendisi arasında mutlak benzerlik arar. Öte yandan karısının kadın günlerine gitmesini hoş karşılar, çünkü kendisinin de erkek arkadaşlarıyla buluşup 'erkek erkeğe' konuşacakları vardır. Bu noktada tamamlayıcılık söz konusudur.

Olumlu Etkileşimler: Uzun süreli ilişkilerin diğer bir özelliği de bu türilişkilerdeki olumlu yönlerin olumsuzlardan daha baskın oluşudur. Evli çiftler üzerinde yapılan araştırmada mutlu çiftlerin bir birleriyle ilişkilerinde hep olumlu yönleri gördüklerini, mutsuz çiftlerin ise ilişkideki olumlu yönleri görmeyip olumsuz yönler üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırdıkları bulunmuştur. Eşlerin birbirlerini destekleyici hoş davranışlarda bulunmaları, onların evlilikten doyumlu olmalarının temel nedenlerinden biridir. Sosyologların evlilik ilişkileri üzerine yaptıkları araştırmalar, evlilikte doyumun beş temel faktörle ilgili olduğunu ortaya koymuştur: (1) Eşlerin birbirlerini sevgi ve saygıyla algılamaları, (2) duygusal doyum, (3) etkin iletişim, (4) benimsenen rollerin birbirleriyle uyum ve uzlaşma içinde olması ve (5) etkileşimin miktarı.

Bu faktörler olumlu yönde kendilerini gösterdiklerinde evlilik her iki çift için de doyumlu olur ve evliliğin uzun süreli olması ihtimali artar. Toplumun temelini aile oluşturur. Ailenin de temelinde, biri kadın biri erkek olmak üzere iki yetişkin insanın uzun süreli doyumlu bir ilişki içinde bulunması yatar. Uzun süreli doyumlu ilişkiler kurmakta bazı insanlar daha başarılıdır. Uzun süreli ilişkide doyumluluğa götürücü başarılı ilişkinin altında yatan temel faktörler tam anlamıyla anlaşılmış değildir. Bazı kişiler özel becerilere mi sahiptir? Bu becerilerin altında kişilik özellikleri mi yatar? Olumlu olarak başlayan ilişki hangi noktada ve niçin olumsuz bir ilişki haline dönüşür? Bu ilişki yeniden olumlu yapılabilir mi? Bu soruların cevaplarını ayrıntılarıyla bilmiyoruz. Bu tür soruların cevapları araştırmalar yoluyla ortaya çıkınca, kişiler arası ilişkilerle ilgili konularda özellikle evlilik terapisinde, büyük aşamalar kaydedilecektir. Daha önce yukarıda söylediğim gibi, Amerikalı psikologların Amerikan toplumunda yaptıkları araştırma bulguları Türk kültür ve toplumuna aynen uygulanmayabilir. Bu nedenle, Türk psikologlarının Türk topluma içinde araştırma yapmalarını teşvik edici ortamı yaratmak zorundayız.